6 Şubat 2015 Cuma

Deniz 13 Aylık

Yaş gününün üzerinden bir ay geçti bile.
Her ay “zaman nasıl çabuk geçiyor” temalı bir açılış yapıyorum, farkındayım ama elimde değil :)
Bu kadar hızlı geçsin istemiyorum. Doya doya yaşayalım istiyorum Deniz’in her anını, kaçırmayalım. Bir anda büyümesin istiyorum.

Ama elbette zamanı tutamıyorum ve korkutucu bir hızla geçmeye devam ediyor.
Geriye dönüp baktığımda bu kısacık 13 ayda bile hatırmaladığım bir ton şey olduğunu görüyorum. İşte o zaman yine alıyor beni yeni bir pişmanlık :) “Daha çok anı kaydetmeliyim, daha güzel fotoğraflar çekmeliyim, bloğa daha çok yazmalıyım.”

Deniz gitgide daha oyuncu, daha keyifli, esprili bir bebek oluyor. Kendi kendine bir şeyler anlatıp, espriler yapıp gülüyor. Papağan gibi her şeyi tekrarlıyor.
Saklambaç ve ce-ee hala favorimiz. Yüzlerce kere üst üste oynayabiliyoruz :) Artık parka gittiğinde sallanmak dışında keyif aldığı bir şey daha var. Kaydırağın altındaki pencereli oyun alanının etrafında dönmek :) Henüz yürümeye ilgisi yok. Bu konuda bir şikayetim de yok :) Şu anda bile kendisine zor yetişiyoruz evde. En azından dışarıda henüz öyle bir sorunumuz yok:) Tencere tava oyunları da artık çok popüler değil. Onun yerine elini sürmemesi gereken yerleri karıştırmayı ve izin verilmeyince kendini yerden yere atmayı tercih ediyor. Güvenli hale getirilip izin verilen yerleri yemiyor yani:)

Bunların yanında da bir o kadar huysuz son günlerde:) Bu günlerin geleceğini tahmin ediyorduk da küçük bir "terrible two" olacağını ummuyorduk. Evde sürekli tiz çığlıklar atan bir cüce var:) Her şeye ama her şeye tutturuyor. Bağımsızlığının önündeki tüm engellere savaş açmış durumda. Eskisi gibi dikkatini hemen başka yöne çekmek de zorlaştı. Kafası dağılıp gülse bile, arkasından kaldığı yerden tutturup ağlamaya devam ediyor:)

Aylardır tutturduğumuz uyku rutini de bir iki gündür tehlikeye girdi diğer bütün rutinlerimiz gibi. Yemek, temizlenme, pijama, hafif oyun, kitap, herkese iyi geceler dileme ve emerek uyuma şeklinde rutinimiz bir kaç gündür "hafif" olması gereken oyun süresinde, Deniz'in coştukça coşması, bir kaç şeye tutturup ağlaması, oradan oraya emekleyerek koşturması sonucu baltalanıp, sonunda kitap okumak için mama sandalyesine oturmaya ikna olmayan bebeyi apar topar yatırmak zorunda kalıyoruz:)
Altıncı aydan beri her sabah kapıda öpüşerek ayrılıyor, sonra ben gözden kaybolana kadar el sallaşıyorduk. Şimdi durum şu şekilde değişti: ben kapıda ayakkabılarımı bağlarken Deniz çelik kapının kilit yuvasına kafayı takıyor ve hiç bir şekilde benimle ilgilenmiyor. Ananesi kapıyı kapatmaya çalışınca başlayan kriz, bana el sallamak için pencereye gelince, pimapenin güvenlik pimlerini çıkarmaya çalışmasıyla tavan yapıyor ve ben aşağıda umutsuzca el sallarken, Deniz çığlıklar eşliğinde ağlamaya başlıyor ve anane tarafından pencereden uzaklaştırılıyor:)

Uyku konusunda da son durum, sabaha kadar 69238547 kere emmek için uyanan Deniz'in, gecenin büyüüük bir bölümünde benim üzerimde yatıp, ağzında memeyi tutarak 643934659 kere uyanması şeklinde değişti :)

Şöyle bir bakınca yazdıklarım bol bol şikayet içeriyor gibi görünmüş:) Ama değil...
Evet, gittikçe zorlaşıyor ebeveynlik. Artık daha bilinçli, daha tutarlı, daha kararlı olmalıyım. Daha çok okuyup, daha çok öğrenmeliyim. Ama bir yanda da gittikçe daha keyifli oluyor her şey. İşten geldiğimde o meme emerken ben ona günümün nasıl geçtiğini anlatıyorum. Gözlerini koca koca açıp beni dinliyor. Sonra onu ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi söylüyorum, ağzında meme varken yan yan gülüyor:) O anı yaşamak her şeye değer...

Sevgiler

İLKE













17 Ocak 2015 Cumartesi

Deniz'in İlk Yaşgünü


Düşününce hem çok kısa hem de çok uzun. Hamileliğim, Deniz’in doğumu (hikayesini de yazacaktım değil mi?) sanki dün gibi.
Ama aradaki aylar da bir o kadar hızlı geçmiş...
Ha geldi ha geliyor, nasıl yapsam, nasıl hazırlansam derken Deniz’in ilk yaşgünü geçti bile.

Evde yapmak istediğimi zaten biliyordum ama süslemeleri de tamamen hazır almak istemiyordum. Yine her şeyde olduğu gibi soluğu Pinterest’te aldım ve harika fikirler edindim. Gel gör ki Pinterest dipsiz kuyu. Bir girdin mi çıkamıyorsun içinden. Bu sefer iyice kafan karışmaya başlıyor, o da mı olsa bu da mı diye. En iyisi alacağını alıp sonra hemen kaçmak :)

Bir blog’da desenli bantlarla ilgili bir yazıya denk gelmiş ve çok heveslenmiştim. Nereden bulsam, nasıl alsam derken tesadüfen Tchibo’nun internet sitesinde olduğunu gördüm ve hemen bir kli sipariş ettim. Ne iyi etmişim. Hemen hemen her şeyi o bantlarla yaptım.

Tek bir konsept üzerinde çalışmak istemedim. Zaten çok az ve öz detay olsun istiyordum. Sonuç olarak aşağıdaki fotoğraflardaki görüntüler çıktı ortaya.


Buradan çok basit görünse de bunu hazırlamak da günlerimi aldı. Harflerin çıktısını alıp üstlerine desenli bantlar yapıştırıp kestim.
Deniz'in anı panosu, fotoğraflı teşekkür kartlarımız, yaşgünü şekerleri ve benim yaptığım külah




Mama sandalyesi süslemesi için de çok güzel fikirler vardı internette ama ben son gece aşağıdaki gibi bir şey yaptım ve fena da olmadı bence.






En çok uğraştıran şey, aslında birebir yaş günüyle ilgili olmasa da o güne kadar hazır olmasını istediğim anı panosuydu. Kara tahta üzerine yapılan 1 yaşa ait, boy, kilo, sevdiği şeyler vs panolarından yağtırayım dedim önce. Sonra kanvas üzerine yapılan 1000 fotoluk mozaiklerden mi yaptırsam dedim. En son anı panosu diye ararştırırken bu çerçeve fikrine denk geldim. Örnekleri biraz daha küçük ve sadece doğum zamanını kapsıyordu ama ben gebelikten birinci yaşa kadar her şeyi koymak istedim ve ortaya bu çerçeve çıktı. Oldukça büyük ama saklamak istediğim her şeyi barındırıyor. İçine 1 yaşa ait bilgileri de ekledim.


Anı panosu ve Deniz'in yaşgününe gelen herkes çekilmiş olduğu fotoğraflarla yağtığımız "Teşekkür kartları"
Bebek partisi ve Deniz’in doğumundan kalan hazırlanmış şeker şişelerinden çok sayıda artmıştı. Onları da ne yapsam diye düşünüren, bir kaç gün kala etiketleri bastırıp üzerine yapıştırıp bu hale getirdik. Hala daha bir sürü varJ İkinci yaş gününde de kullanmaktan korkuyorum (hayırr!)




Deniz’in pastasını evde yapacaktım ama kendi pastamı (evet benim de 32. YaşgünümdüJ ) dışarıdan alırım diyordum. Ancak aileden pastayla ilgili tepkiler alınca işi inada bindirdim ve onu da evde yapmaya karar verdim. İyi ki de yapmışım gayet güzel oldu. Fotosu da burada :)

Word'de "32" yazıp çıktı aldım ve desenli bantları üzerine yapıştırıp kestim. Bunları da çift taraflı bantlarla çöp şişlere yapıştırıp pastaya sapladım.




Deniz’in artan şişe etiketlerini çöp şişlere arkalı önlü yapıştırarak pastasına sapladım.



Desenli bantları da kürdanlara yapıştırıp kanepeler için minik bayraklar yaptım.


 Kağıt tabak ve bardaklar İkea'dan

Davetiyesini çok acele şekilde iş yerinde paint’te yapıp göndermiştim herkese. Hediye konusundaki mesajda gayet ciddiydim ama ne yazık ki ambargo yedi.


Sonuç olarak aile içinde şirin bir yaş günü yapmış olduk ve Deniz ne olduğunu anlamasa da mutlu oldu sanırım :)







Kendi yakama word şablonlarından yıldız yapıp içine 32 yazdım ve çıktı alıp kestim
















hediyeleri açıyor


amcasından gitar dinliyor
günün sonu:)

Deniz 1 Yaşında

Çok ihmal ediyorum yazıları çook... Bin tane yazılacak şey aklımda ama zaman yok...En çok Deniz’le ilgili not almak istediğim şeyleri ihmal edince üzülüyorum.

Ama şimdi bunları bir kenara bırakalım. Çünkü benim minik bebeğim artık 1 yaşında :)

Saklambaç ve ce-ee oynamaya bayılıyor. Aramıza bir engel girdiği anda hemen kendi başlatıyor oyunu. Eğer onun üzerine doğru yürüyorsak bu sefer kaçmaya başlıyor :)
Oyuncak arabaları yerde ileri geri sürmesi gerektiğini öğrendi. Ama daha çok havaya kaldırıp tekerleklerini çevirmekten hoşlanıyor. Adını bilmediğim, şekilere göre oyuncakların deliklerden atıldığı şeyi deniyor deniyor olmazsa kapağını açıp içine atıyor (pratik zekalı çocuum:)) meme emmek istediği zaman yakama yapışıp “anniji acc” diyor. Bazen bize çok komik bir şeyler anlatıyor ve anlatırken çok eğleniyor. Sevimli olması gerektiğini düşündüğü anlarda, numaradan gülüşlerini üzerimizde bol bol kullanıyor.
Her ne kadar bilgisayar ve cep telefonu önünde çok kullanılmasa da kıstırdığı yerde telefon ve mouse’ları kapıp kapmaya çalışıyor.. Eğer suç üstü yakalanıp başka yere götürülürse, biraz gönlümüzü yapıp oyalanıp sonra sinsice suç mahaline dönüyor:)  Akşamları bir kaç kitabı sonuna kadar dinliyor ve tercihlerini açıkça belli ediyor. Diğer kitapla ilgilense bile eğer “Küçük Vak Vak” ve “Aç Tırtıl” henüz okunmadıysa gözünü onlardan alamıyor :)“Aç Tırtıl” okurken her “doymamışş” dediğimde iki elini karnına vuruyor:) Anlamını bilmese de her yemekten sonra “doydun mu?” diye sorunca iki elini karnına vuruyor. Babası ve ben işten gelince sevinç çığlıkları atıyor ve paçalarıma yapışıp üzerime tırmanmaya çalışıyor. Onu uyutmak için emzirirken bazen memeyi birden ağzından çıkartıp bana bakıp kocaman gülümsüyor ve bazen “anniji” diyor :) Kaloriferin ya da kahve fincanının sıcak olduğunu test etmeye bayılıyor. Elini değdirip değdirip çekiyor ve sırıtıyor:) Yerde bulduğu bir şeyi yutmak üzere ağzına götürürken direk gözümüzün içine bakıp kaçmaya başlıyor ve engellersek numaradan ağlıyor.
Tencere dolabınındakileri yere indirip tavaları birbirine vurmaya bayılıyor. Hedefinde erzak dolabı var ama cam kavanozlardan dolayı tehlikeli olduğundan, önünden her alındığında kendini yere atıp ağlıyor. Babasından ukulele dinlemeyi çok seviyor.  Alt değiştirme ve giyinme hala kabusu, her seferinde 1 dakikalık işi 10 dakikaya çıkaracak kadar tepiniyor. Parkta oynamayı, açık havada gezmeyi çok seviyor. Ama benimle çıkarsa her seferinde aynı dükkanın önünde ağlayıp kucak istiyor :) Arabayla bir yerden dönerken yol boyu uykuya direnip, Doğancılar ışıklarda uyuyakalıyor :) Camdan martıları, kargaları ve kumruları seyretmeye bayılıyor. Onlarla bağıra bağıra konuşuyor. Yemeğini elleriyle kendi yiyor. En sevdiği şeyler : fırında pişmiş elma, nar, mantı, hurma ve hamur işleri.  Karton kitaplari eline alıp bütün sayfalarını baştan sona defalarca çevirip inceliyor.
Henüz yürümeyle ilgili bir girişimi yok ve o kadar hızlı hareket ediyor ki, sanırım ihtiyaç da duymuyor:)

İyi ki doğmuş, iyi ki bizimle! Ne kadar şükretsem az...














10 Ocak 2015 Cumartesi

Sadece bir "Merhaba" demek istedim...

Uzun süre oldu iki satır yazmayalı. Ne Deniz'imn 11. ayını yazabildim, ne yeni yılı, ne de planladığım diğer şeyleri.

Tonla yazılacak şey var planladığım, zaman bulamadığım. Hepsine sıra gelecek umarım.
Önce bir Deniz'imin ilk yaşgünüyle ilgili yazacağım. Sonra da bir senedir bir türlü el atamadığım doğum hikayemi yazmaya niyetliyim. Detayları kafamda toparlayabilsem...

Yeni yıl, umarım aklıma gelen her şeyi unutmadan iki satır karalayabildiğim, Deniz'le ilgili anıları kaydedebildiğim bir yıl olur.

Herkese sağlık ve mutluluk dolu bir yıl diliyorum ve en yakın zamanda uzuun uzun yazacağıma söz veriyorum.

Sevgiler...

İLKE


Sayfalar