15 Şubat 2013 Cuma

Hafta iç ev keyfi

Bu hafta, hafta sonu erken başladı. Bu sabah katılmam gereken ailevi bir toplantı olduğu için işten izin aldım.
Aslında öğleden önce bitecek bir işti ama Cuma öğleden sonra karşıya geçip işe gitmek işime gelmediği için günün geri kalanını evde geçirmeye karar verdim. Zaten bir süredir evle pek fazla ilgilenmediğimiz için her taraf her tarafta. Biraz ortalığı toplamak iyi olacak. Ayrıca son iki gecedir evimize misafir olan hasta bir kara kedimiz var. Onunla da biraz ilgilenmiş olurum. Akşam Çağrı'nın işten çıkış saatinde de babamda buluşup, haftalık yemek organizasyonumuzu gerçekleştireceğiz.

Geçtiğimiz hafta sonu İzmit'teydik. Cumartesi günü bizimkilerle görüştük, Pazar günü de çocukluk arkadaşım Elçin'in isteme ve nişan törenlerine katıldık. Her zamanki gibi çabucak geçen ama keyifli bir hafta sonuydu.
İşte burada da bir kaç fotoğraf var :)




Bir süredir doğum ve doktor araştırmalarımı askıya almış durumdayım. Daha ortada hiç bir şey yok ve ben boşu boşuna sürekli hayal kırıklığına uğramaktan fena halde sıkıldım. Memleketimde doğal doğum o kadar az bilinen ve lüks bir kavram ki, insan düşünüp taşındıkça umutsuzluğa kapılıyor. O yüzden şimdilik bu konularda hafif rölantide gitmeye karar verdim. Geçtiğimiz hafta yazmadığım için, bu kararı vermeden önce yapmış olduğum son girişimlere de ucundan değinip kurtulayım o zaman :)

Doğal doğum konusunda Türkiye'de öncü isimlerden olan Dr. Hakan Çoker'i uzun süredir imrenerek takip ediyordum ancak bir süredir İstanbul'da olduğunu bilmiyordum. Büyük beklentiyle gittiğim son doktorda da hüsrana uğrayınca Hakan Bey'e email atıp yardım istemeye karar verdim. İçimi döken uzunca mailime hemen cevap verip, artık İstanbul'da olduğunu ve gebe kabul ettiğini haber verdi. Buraya kadar her şey harikaydı ve dünyalar benim olmuştu. Ancak doğumu Fulya Acıbadem'de yaptırıyor olması ve vizite ücretinin yüksekliği hevesimi kursağımda bıraktı. Kabataslak bir hesap yapınca bile, sahip olduğum doğum teminatımın bu masrafların yarısına anca yeteceği gün gibi ortada. Yine de insan hayalindeki şartlar orada dururken "param yetmez" deyip kafasından atamıyor. Sonuç olarak "her şey olacağına varır" diyerek gebelik ve doğum konularına bu kadar hararetle kafa yormamaya karar verdim. Kaldı ki ortada henüz bir bebiş de yok :)
Vakti gelince kaldığımız yerden devam ederiz :)

Bu arada çevreden gebe haberleri yağıyor. Geçtiğimiz bir kaç sene boyunc facebook'ta bizim yaş grubunun nikah düğün haberleri dönüp dururken, şu anda ortalık gebe kaynıyor. O kadar çok bebek bekleyen tanıdığım var ki artık takip edemiyorum. Darısı tüm isteyenlerin başına :)

İLKE

3 Şubat 2013 Pazar

Halka Açıldım

Yazılara başlık koyma konusunda bu kadar zorlanmamın nedeni sanırım daha çok hafta sonları yazıyor olmam. Bu da beni "bir hafta daha geçti", "yine hafta sonu bitti" konseptinden uzaklaştıramıyor doğal olarak :)

Neredeyse 5 aydır kendim yazıp, kendim okuduğum bloğumu artık benden başka okuyanlar da var! İçinde bebek planları konusunda fazlaca detay olduğu için, gebelikten önce bloğu herkese açık hale getirmeyi düşünmüyorum. Bu süre zarfında biraz da test yayını yapıyor gibiyim:) Ancak test yayınını kendi kendime yapınca nasıl gittiği konusunda fikir alma imkanım da olamıyor. Bu nedenle önce kocamı sonra da ofisten iki arkadaşımı okuyucu listeme ekledim. Böylece halka açılmamın ilk aşaması gerçekleşmiş oldu :) (Bahaneyle yazıma başlık da buldum)

Gelelim geçtiğimiz haftanın özetine. Pazartesi sabahı Çağrı hasta uyandı ve işe gittikten bir kaç saat sonra şiddetli diyare ve kusma nedeniyle arkadaşı tarafından hastaneye bırakılmak zorunda kaldı. Ben de 11 gibi ofisten fırlayarak çıktım ve hastaneye geldim. Biraz serum ve antibiyotikle durum düzeldi. İki gün işe gitmeyip evden çalıştım ve onunla ilgilendim. Haftanın geri kalan günlerinde haftalık anne baba ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Cumartesi akşamı, Çağrı'nın yeni iş yerinden bir arkadaşının evinde toplanıldı. Böylece evli çiftlerle görüşme mertebesinden çocuklu ailelerle görüşme mertebesine yükselmiş olduk :) Bugün de annem ve Çağrı'yla beraber biraz dışarıda vakit geçirdik. Hava harikaydı ve Salacak'ta kahvaltı ettikten sonra karşıya geçip biraz dolaştık.

 Burada uzun bir parantez açmak istiyorum (Çağrı bloğumu okuyunca, "sen baya baya haftalık newsletterlar yayımlıyorsun" yorumunu yaptı. Düşününce gerçekten blogda genel olarak "bu hafta nasıl geçti" konseptinin hakim olduğunu farkettim. Sonra biraz daha düşündüm ve bunun kötü olmadığına karar verdim :) Sonuçta burası benim için bir nevi günlük. Dönüp bakınca, ne zaman ne yaptığını hatırlayabilmek tam da istediğim şey. İşte bu nedenle, yazmak istediğim diğer bir sürü şeyin yanında ara ara haftanın özetini yapmaya da devam edeceğim.)

Bir aylık yemek yapmak istememe lanetim bugün Çağrı sayesinde bozuldu. Haftalardır benden hamsili pilav istiyordu ve ben duymamazlıktan geliyordum :) Bugün en sonunda pes ettim ve yaptım.

Daha önce hiç hamsili pilav yapmamıştım ama ilk kez yaptığım çoğu yemekte olduğu gibi sonuç güzel oldu:)
Ayıklama kısmı hariç yapması oldukça kolaymış. Tarifi de burada:

HAMSİLİ PİLAV 
( 4 adet küçük güveç için)

1 küçük kuru soğan
4 çay bardağı pirinç
tuz, karabiber, nane
dereotu
dolmalık fıstık, kuş üzümü (evde olmadığı için ben kullanmadım)
Yarım kilo ayıklanmış ve kılçıkları çıkarılmış hamsi.

Biz hamsileri ayıklanmış almıştık ama tam olarak nasıl olması gerektiğini bilmediğim için kılçıklarını temizletmek aklıma gelmedi. Böylece asla balık temizlemeyeceğimle ilgili lafımı da yutmuş oldum :)
Kılçıkları ayıklayıp balıkları fileto haline getirdim. Yağlanmış güveçlere çiçek şeklinde dizdim.
Harç için, 1 küçük kuru soğanı kıyıp az yağda kavurdum. Üzerine yıkanmış pirinç ve baharatları ekleyip bir süre kavurmaya devam ettim. (Fıstık ve kuş üzümü kullanacaksanız, fıstığı en başta kavurmayı ve kuş üzümlerini sıcak suda bekletmeyi unutmayın.) İnternetten okuduğum tariflerin çoğunda harcı pilav gibi pişirip demlenmeye bırakmak gerektiği yazıyordu ancak ben fırında da pişeceği için önden tamamen pişirmek istemedim. Bu yüzden harcı kavurduktan sonra üzerine az miktarda sıcak su ekleyip çektirdim.Pirinçler yenebilecek kıvamda ama tam pişmiş değillerdi. Kıyılmış dereotu eklediğim harcı, çiçek gibi dizilmiş hamsilerin üzerine koydum ve üstlerini tekrar balıklarla kapattım. Önceden ısıtılmış 160 derece fırında 20-25 dakika kızarana kadar pişirdim. Fırından çıkardıktan sonra güveçleri ters çevirip tabaklara çıkardım.


Sonuç bizi gayet memnun etti:)

Güveçte hamsili pilav
Grevin sonunda gelen mutluluk :)



Sayfalar