19 Mayıs 2014 Pazartesi

Deniz 19 Haftalık

Ne zamandır yazmak isteyip de yazamıyorum. Ya aklıma gelince üşeniyorum ya da zamanım olmuyor.
Yazacak bir sürü şey aklımda. Bir yerden başlayacağım elbet.

Kötü günler geçiriyoruz...Soma'da maden kazası oldu ve resmi kayıtlara göre 301 -söylentiye göre çok daha fazla- kişi öldü. Birleştirmesi gereken felaket, git gide daha da artan kutuplaşmayı iyice körükledi.
Taziyeye giden başbakan vatandaş yumrukladı, acılı ailelere "ahlaksızlar" dedi, katil şirket hükümet tarafından korundu, aileler tehditle susturuldu. "Artık bu ülkede beni hiç bir şey şaşırtamaz" derken, her gün çıta biraz daha yükseliyor ve insan canının hiç bir değeri olmayan ülkemde felaketlerin sonu gelmiyor.

İnsanın böyle günlerde başka şeyler yapası, paylaşası, anlatası da gelmiyor. Ama her zaman olduğu gibi ateş sadece düştüğü yeri yakıyor ve bizler için hayat bir şekilde devam ediyor.

Deniz hızla büyüyor. Cumartesi günü 19. haftası bitti. Her gün daha hareketli, daha çenesi düşük:) Sürekli farklı sesler çıkararak bizimle uzun uzun diyaloglar kuruyor. Mimikleri ve hareketleriyle istediği ve istemediği şeyleri çok güzel ifade ediyor. Öte yandan bilinçli bir şekilde çoğu zaman kucakta olmak istiyor ve kucağa alındığında koala gibi üzerimize yapışıyor :) Önceden kucakta uyuyup yatağa bırakılınca kolay kolay uyanmazken, şimdi 6-7 kere üst üste her koyuşta uyandığı oluyor. Kucaktan bırakılacağını farkında olduğu için de uykuya direnmeye başladı. Yarım saatlik gündüz uykusu için bazen bir saat uğraştığım oluyor.

Bu hafta bir kere yatır kaldır yöntemi denemem oldu. Ancak iki saatin sonunda belki yüz kere koyduğum an yaygarayı koparıp, kucağa alınınca yarı yolda sustuğundan, bir ilerleme kaydedemedik ve sonunda kucağımda sızdı. Henüz kollarına hakim olamadığından dolayı kollarını uyurken sarmaya devam ettiğimizi daha önce anlatmıştım. Bu denemeden sonra, kollarını savurmamayı öğrenene kadar, "ne şekilde uyursa uyusun" yöntemine mecburen devam etmeye karar verdim. Uyku saatini biraz ileriye kaydırma çalışmaları da gündüz uykusunu iyi alamadığı için başarılı olamıyor. Saat altıdan sonra sürekli sızlandığından, çoğu zaman yediyi biraz geçe yatmak zorunda kalıyoruz. Tabii uyuması yine sekizi buluyor. İşe başladığım dönem, birlikte daha çok zaman geçirebilmek için en azından sekizde uyumasını istiyorum. Bakalım.. belki iki ayda değişiklik olur.

Bir süre önce Deniz'i anneme kısa sürelerle bırakıp dışarı çıkmaya başladım. İşe başlayana kadar alışabilmesi için şimdiden başlamam gerektiğini düşündüm. Deniz kadar annemin de tempoya alışması önemli. Çünkü Deniz oldukça enerji harcatan bir bebek. Artık eskisine göre daha kolay oyalanabiliyor olmasına rağmen, yine de yoruyor. Şimdiye kadar sanırım dört kez 1-2 saat arası bıraktım. Çağrı'yla biraz dışarıda zaman geçirmemiz gerektiğini düşündüğümüzden ve iş zamanı gitgide yaklaştığından daha uzun süreli denemeler yapmaya karar verdik ve bugün ilk kez süt sağıp bırakmış olmamın yardımıyla 3 saat annemle bıraktık. Üzülerek söylüyorum ki, olay bende değil sütteymiş :) "Bu çocuk çok memeci, biberon alır mı acaba?" derken, bizimki koca biberonu, hem de kendi tutarak içmiş :)

Çağrı'yla dışarı çıkmaya karar verince, alelacele Medela Swing aldık ve dün akşam ve bu sabah biraz sağım yaptım. Aslında iş yerinde daha kolay olacağı için çift taraflı pompa almayı planlıyordum ancak diğer markalara güvenemediğimden ve Medela'nın çiftlisi çok çok pahalı olduğundan teklisini tercih ettim. İşte biraz zamanımı alacak ama ne yapalım.

Yaklaşan tatil nedeniyle geçen haftayı Deniz'in eksiklerini tamamlayarak geçirdim. Kargocuların biri geldi biri gitti. Bebekle tatile gitmenin bu kadar masraflı olacağını düşünemezdim. Söz konusu bebek olunca insan hassas da davranıyor. Kullanacağından emin olmadığım bir güneş gözlüğü bile aldım:) Tamamladıktan sonra bavul detaylarını paylaşırım.

Bebek arabasını satmaya karar verdiğimizi yazmıştım. Geçen hafta bir Maclaren Quest aldık ve bugün de diğer araba satıldı. Maclaren'den memnun olmakla birlikte, diğer araba satılınca biraz duygusallaştım:) Hamileyken satın aldığımızdaki hevesimiz geldi aklıma. Hey gidi günler :)

Yazacak çok fazla şey var ama uyumam gerek.

Sevgiler

İLKE


7 Mayıs 2014 Çarşamba

Deniz 4 Aylık

Merhaba

Deniz dün tam dört aylık oldu :) Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum. Günler hızla birbirini kovalıyor ve ben her günümü oğlumla dolu dolu geçirmeye çalışıyorum.
Artık daha öngörülebilir bir rutinimiz var: Deniz sabah altı - altı buçuk arası uyanıyor. Hemen uyumasını sağlayamazsam, Çağrı'yı uyandırıyor ve baba oğul biraz takılıp,yorucu güne başlamadan önce beni 30-60 dakika arası uyutmalarını diliyorum. Çağrı Deniz'i bir süre oyalıyor, altını ve çok kusmuşsa üstünü değiştiriyor ve yedi civarı bana geri getiriyor. Yeterince oynamışsa, hemen emip tekrar uyuyor. Yoksa kalkıp oturma odasına geçiyoruz, kısa bir süre sonra emip uyumak istediğini belli ediyor. İlk uykusunda yerine bırakmıyorum kucağımda uykusunu iyice alsın, keyifli kalksın diye. 30-60 dakika sonra uyanmasıyla güne başlıyoruz. Deniz ana kucağı ve oyun halısında kısa süreli oyalanırken ben de hızlıca birşeyler yemeye çalışıyorum. Sabahları genellikle keyifli oluyor. Oyun oynarken bol bol konuşuyor ve beni her gördüğünde gülüyor :)
Önceki kalkış saatine göre 10:00-11:00 arası tekrar emerek uyuyor. Bazen yatağına bırakıyorum, bazen kucağımda tutuyorum. Genelde 40 dakika uyuyor. Sonra yine oyunlar, şarkılar, gıdıklamalar...
Öğleden önceki iki uyku genelde şaşmıyor ancak öğleden sonrakiler yeni yeni oturmaya başlıyor. Ben de sanırım işaretleri artık daha iyi yakalıyorum ve mızmızlanmaya başladığı anda uyutmaya çalışıyorum.
Gün boyu her istediğinde emdiği için, öğleden sonraki uykulara emerek geçemiyor. Bu nedenle kundaklayıp, ayakta pışpışlayarak uyutuyorum genelde. Çok direnmezse ve işaretleri yeterince erken yakaladıysam kısa sürede uyuyor. Yine 40 dakikalık bir uyku...
Öğleden sonra ya da akşam üzeri dışarı çıkıyoruz. Gideceğimiz bir yer yoksa bile mutlaka Üsküdar'da da olsa 40-45 dakika kadar gezdiriyorum ki hem hava alsın hem uyusun. Bebek arabasında bir süre durmaya yeni yeni başladı. Şimdiye kadar hep kanguru kullandık ama bizim tospik 7.5 kilo olduğui için benim için oldukça zorlayıcı oluyor. Yine de arabayla gidilmesi zor yerlerde ya benim ya da Çağrı'nın kangurusunu kullanıyoruz. Bazen de arabayla yola çıkıp, Deniz'i kanguruda taşır ve arabayı iter halde buluyorum kendimi :( En yorucusu da bu oluyor.
Yeri gelmişken: şehirlerin engellilere uygun yapılmadığını farkındaydım ama insan bebek arabası kullanmaya çalışınca durumun vahametini daha iyi görüyor. Kaldırımlarda, dükkanlarda, hiç bir yerde rampa yok. Çoğu caddede kaldırımlar yetersiz, yola çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Bazı yerlerde kaldırımlar o kadar yüksek ki arabayı indirmek için cambazlık yapmak gerekiyor. Asansörlü binalarda bile nedense asansöre ulaşmak için bir kat merdiven çıkılıyor. Her gün mantar gibi çoğalan yeni binaları yapanları tekerlekli sandalyeyle ve bebek arabasıyla dışarı salmak gerek!
Konuya dönelim:) Eğer Deniz'i gezdirmeye yeterince geç çıkarabilmişsem, arabada durmuş ve biraz kestirebilmişse, uyku saatini beklemek daha kolay oluyor. Aksi durumda evde her yolu deneyip uyutamamışsam, son saatleri geçirmek için türlü animasyonlara başvurmak zorunda kalıyorum.
Kısa bir süre öncesine kadar Çağrı gelir gelmez hemen Deniz'i yıkayıp, yemekten önce yatırıyorduk.
Şimdi önce çok hızlı bir şekilde yemek yiyip, sonra uyku rutinine geçiyoruz. Böylece uyku saatini biraz geciktirmeyi umuyorum işe gideceğim günleri düşünerek. Umarım yaza kadar yavaş yavaş geçe alabiliriz.
Doğduğundan beri uyku rutininde banyo vardı. "Yakında alışır" diyerek kendimizi uzun süre kandırdık ama banyo yapmadığı günler uyku öncesi çok ağlamadığını sonunda kabullenmemle birlikte, banyoyu rutinden çıkardık. Şimdi ara ara gündüzleri yıkayacağım ki uyku saatinden önce strese girmesin. Kafasındaki konaklar yüzünden başına zeytinyağı sürdüğümüzden, son bir haftadır akşamüzeri lavaboda başını yıkıyorum, sesi çıkmıyor. Şimdi uyku rutinimiz çok kısa: odasının perdelerini kapatıp projektörü açıyoruz. Altını ve üstünü değiştirip -izin verirse- kısa bir masaj yapıyoruz. (bu noktada araya serum fizyolojik girdiği için kısa süreli bir ağlama oluyor) Uyku tulumunu giydirip, uyku müziğini açıyoruz ve emerek uykuya dalması için yatağa yatıyoruz. Yöntem genellikle işliyor ancak zaman zaman strese girip emmeyi kabul etmiyor ve çok ağlıyor. Bu durumda önce saç kurutma makinesiyle sakinleştirip emmeye ikna etmemiz gerekiyor:) Gece ağlamalarında da saç kurutma makinesi kurtarıcımız oluyor. (Komşularımız bu konuda ne düşünüyor acaba) Gece boyunca 1-2 saatte bir emmek için uyanıyor. Sonra altı gibi yeniden güne başlıyoruz:)
Oturmaya başlayınca banyodan daha çok keyif alacağını düşünüyorum. O zaman banyoyu tekrar uyku rutinine alacağız.
Daha önce de bahsettiğim gibi, uyku eğitimi konusuna önceleri mesafeliydim ancak Deniz'in bütün uykulara emerek geçmek istemesi -her ne kadar benim keyfim yerinde olsa da- işe başlayacağım zaman zorluk çekeceğimizi düşündürdü. Ayrıca kafasında uykuyla ilgili daha net bir fikir oluşsun istiyorum. Yatağa keyifli yatıp, emerek uykuya dalamadıysa, kendi yatağında emzikle uyutma yöntemini de zaman zaman uyguluyorum. (emziği ağzında ben tutuyorum) Ancak henüz emziği ya da parmağını etkin bir şekilde ememediğinden ve sürekli savurduğu kolları nedeniyle hala kundaklandığından dolayı, bu yöntemi çok istikrarlı uygulayamıyoruz. Kollarına hakim olmaya başladığı zaman onu bu şekilde uyumaya alıştırmayı planlıyorum.
Gelelim bu ayki gelişmelere: Deniz Pazartesi günü üç kere üst üste göğsünün altındaki minderle birlikte yuvarlandı ve sırt üstü döndü. Aynı akşam yemek yerken de bir anda kıkır kıkır kahkaha atmaya başladı :) Ne var ki henüz ikisini de tekrarlamadı :)
Pazartesi günü karma ve zatürre aşılarını oldu. Geceyi keyifsiz ve ara ara ağlayarak geçirdi.
Dün aylık doktor kontrolümüz vardı. Tospikimiz 7.5 kg ve 66.5 cm olmuş. (maşallah)
Bu ayın sonunda uzun süredir beklenen tatile çıkıyoruz. Deniz'le ilk tatilimiz bizim için büyük bir deneyim olacak. Çocuk yürümezken tatilin çok daha kolay olduğunu söylüyorlar. Ancak henüz oturmuyor oluşu, bebek arabasında uyumaması vs düşündürüyor. Çağrı'yla plajda ve akşam yemeklerinde ayrı ayrı takılacağız sanırım:)
Bu arada büyük bir hevesle aldığımız bebek arabamızı elden çıkarmaya karar verdik. Kaliteli bir baston puset almayı planlıyoruz. Gelişmeleri yazarım.
Daha yazacak tonla şey var aklımda ancak zaman yok. En kısa sürede tekrar yazmaya çalışacağım.

Sevgiler...

İLKE




kankam gelmiş

Deniz ve Çınar Beşiktaş'ta

dört aylık

poğaçalara özgürlük

buyrun benim

aşıya gidiyoruzzz

Sayfalar