28 Kasım 2014 Cuma

Bebek ihtiyaç listesi - değerlendirme

Geçen yıl bu zamanlar,şu ve şu yazılarda, Deniz için yaptığım ihtiyaç listelerini paylaşmıştım. Bu listeleri hazırlarken onlarca blog okumuş, kendi süzgecimden geçirmiş ve minimum eşyayla maksimum fayda sağlayabilmeyi ummuştum. Tabii ki her bebeğin ve hatta her annenin beklentilerinin farklı olduğunu da göz önünde bulundurmuş ve bir süre sonra bir değerlendirme yazısı yazmayı da planlamıştım. Açıkçası bu yazı uzuunca bir süredir taslaklarda bekliyordu. Ancak ilk yazmaya başladığımda Deniz yanızca dört aylık olduğundan ve bu süre zarfında her şey değiştiğinden, 11 ay güncellemesiyle karşınızdayım.
Önce listeleri aşağıda paylaşıp, kullanım durumlarını değerlendireceğim. Sonrasında da ek olarak faydalandığımız eşyaları anlatacağım.

GİYİM
Yarım kollu çıtçıtlı body (yenidoğan, 0-3 ay ve 3-6 ay karışık)
Uzun kollu patikli tulum (yenidoğan, 0-3 ay ve 3-6 ay karışık)
Lastiksiz bebek çorabı / 5 adet
Penye eldiven / 3 adet
Penye önlük / 3 adet
Penye yelek / 3 adet
Penye başlık / 5 adet
Astronot ya da dışarda giyecek kalın tulum / 1 adet


Özellikle ilk aylar bebek inanılmaz bir hızla büyüdüğü ve çok kısa bir sürede beden değiştirdiği için, mümkünse giyim alışverişini çok basit tutun. İlk zamanlar bol bol body ve tulumdan başka çok az şeye ihtiyacınız olacak. Hevesle alınan giysiler, bazen hiç giyilemeden verileceklere kaldırılıyor. Bu konuda hevesinizi en azından beşinci aydan sonrasına saklamanızı tavsiye ederim:) Beş aydan sonra büyümeleri çok azaldığı için, uzunca bir süre aynı şeyleri giyebiliyorlar.
Deniz çok kusan bir bebek olduğu için, ilk aylar, gün içinde defalarca bütün kıyafetlerini değiştirmek zorunda kalıyorduk. Arkadaşımdan bebeğinin küçülenlerini aldığımız için, bizde olanlarla birlikte stok fazlaydı. Yine de kurutma makineniz yoksa, yıkayıp kurutmak, ütülemek zaman alıyor.
Başka bebeklerde, diş salyaları başlayana kadar çok görmediğim ama Deniz'in kusma durumundan dolayı demirbaşlarımız olan önlükler ve kumaş mendilleri unutmamak lazım. Sayıları o kadar fazlaydı ki, bir çamaşır seti sadece mendil ve önlükle doluyordu:)
"Yün yelek, hırka giydirmem" derken, o kadar çok hediye geldi ki, itiraf ediyorum: giydirdim :)
İlk aylar sadece slingte taşıdığım için astronot gibi kalın bir şeye ihtiyacım olmadı. Dördüncü aydan sonra, hala giydirebildiğim, ince bir mont aldım ve serin havalarda yeterli oldu. İkinci kışımıza girerken, yani 9 ay civarında gerçek bir kabanımız oldu.

UYKU
Uyku tulumu / 1 adet
Nevresim takımı / 3 adet
Penye-pazen battaniye / olabildiğince bol
Lastikli çarşaf / 3 adet
Alez / 2 adet
Yatak örtüsü / 1 adet


Deniz, en başından beri eli kolu durmayan hareketli bir bebekti. Bu nedenle dördüncü ayın sonuna kadar, kendi kendini uyandırmaması için, her gece kundaklamak zorunda kaldık. Aslında Harvey Karp amca, gündüz uykuları da dahil, daha kapsamlı bir kullanım öneriyor. Ancak Deniz'in kundağı açmadaki üstün başarısından dolayı, biz uzun sürelerle kullanamadık. Bu nedenle elimde olan en küçük boy uyku tulumu çok fazla kullanılamadan küçüldü. Baharda aldığım daha ince tulum da çok uzun ömürlü olamadı. Bebek hareketlenmeye başladıktan sonra, özellikle soğuk havalarda uyku tulumu gerçekten gerekli. Ancak altı torba gibi olanlar kısa ömürlü ve ayağa kalkmaya başlayan bebekler için uygun değil. Biz şu anda, ayaksız tulum şeklinde olanlardan kullanıyoruz. Hem boyu uzasa da üzerine çorap çekerek uzun süre daha idare ediyor, hem de hareketlerini kısıtlamıyor.
Tahmin ettiğim gibi, ince battaniyeler en popüler eşyalardan oldu. Evde ve dışarıda sayısız şekilde kullanıyorsunuz. Bol bol olmasında sakınca yok :)
Şimdiki aklım olsa, bebek odasını hazırlamak için bile acele etmezdim. Ama hamile kişinin en büyük heveslerinden birinin bebek odası dekorasyonu olduğunu da inkar etmemek lazım. Hele ki son haftalar, o odaya girip, dolaba erkenden yerleştirilen minik giysilere bakmanın hazzı tarif edilemez. İlk üç ay kadar yatağına neredeyse hiç yatmadı. Bu yüzden, doğumdan önce itinayla yerleştirilen nevresimler de gereksiz kaldı. Üç aydan sonra biraz biraz yatağına yatmaya başlayınca da, kusma nedeniyle, yatağın üzerine yerleştirdiğimiz reflü yatağını (yan yatırma yaastığı da deniyor) kullandık. Başka bir yerde kalırken de bunu yanımızda götürüp, her hangi bir yeri Deniz'in yatağı haline getirebiliyorduk.

BANYO-BAKIM-SAĞLIK
Başlıklı banyo havlusu / 2-3 adet
Küvet-ayak
Küvet süngeri
Fırça-tarak
Tırnak seti
Saf pamuk
Kullan at bebek bezi
Yıkanabilir bebek bezi seti
Yenidoğan saf mendil
Saf zeytinyağı
Bebek yağı karışımı
Saf alkol
Alt açma örtüsü
Kulak çubuğu
Mermerşahi bez
Sıcak su torbası
Bebek deterjanı


Saf alkol ve mermerşahi bez dışında hepsini aldık ve kullandık. Küvet ayağının kısa ömürlü olacağını biliyordum ancak bel durumumdan dolayı almamız gerekti. Deniz hareketlenmeye başlayınca da işi bitti. Özel bir sebebi yoksa hiç almayın. Küveti hala kullanabiliyoruz oturmaya başladığı için. Kova ve küvet içine oturma aparatı gibi farklı seçenekler de var mağazalarda. İyi plastikten bir leğen bile iş görecektir :) 
Bebek ürünlerini güvenilir bulmadığım için almayı düşünmedim. Bebek masaj yağı olarak ilk önce bir çiftlikten yağ karışımı getirttim sonra aynısını aktardan alarak, daha pahalıya:) kendim yaptım (nedense) Ama Deniz'in banyo zamanları ağlama krizleriyle geçtiği için, doya doya bir masaj rutinimiz asla olmadı. Sanırım beşinci aydan sonra banyo yapmaktan yavaş yavaş zevk almaya başladı ama bu sefer de giyinme kısmında kıyamet koptuğu için masaj konusu yine rafa kalktı.
Şampuan kullanmayı da pek düşünmüyordum ancak uzunca bir süre sürekli kafasında konak olduğu için ve her akşam zeytinyağı sürüp yıkadığımız için, şampuansız arıtmak mümkün olmadı ve Organicare şampuan kullanmaya başladık.

Arkası yarın (umarım)...

23 Kasım 2014 Pazar

Tarihe notlar: Biten tabak ve pasaport fotoğrafı :)


Her ne kadar henüz BLW ile ilgili yazmaya zaman bulamasam da, Deniz'in 4.5 ayın sonunda tamamını yediği ilk öğünü paylaşmaktan gurur duyarım:)

Muhtemelen yaşıtı çoğu bebek bunun iki katı yiyordur her öğün. Ama bizimki küçük miktarlarda tatmayı tercih ediyor daha çok. Bir süredir bütün yiyecekleri önüne koymak yerine, tabağını kendime yakın tutup, önündekini bitirdikçe parça parça veriyorum. Böylece sıkılıp tamamını etrafa saçmamış oluyor. İlk zamanlar yiyeceklerle doya doya oyun oynamasını, dokularını hissetmesini, tatlarını öğrenmesini istiyordum ve ne kadar yediğini de dert etmediğim için her şeyi tepsisine koyuyordum. İlk aylar bol bol oynadı, mıncıkladı, arada tadına baktı, çoğunu attı. Sonraları canı hangisini isterse onu yemeye başladı. Onuncu ayla birlikte baş ve işaret parmaklarını kullanarak kıskaç hareketi yapabilmeye başlayınca, daha etkin bir şekilde yemeye ve atmaya başladı. Önünde çok kalabalık olmasından özellikle sıkıldığını hissedince, aylardır oynamasına izin vermiş olmanın rahatlığıyla, küçük parçalar verme yöntemine geçtim ve işe yaradığını gördüm.

Bir gün severek yediği bir şeyi ertesi gün gördüğü anda yere atabiliyor. Ya da günlerce attığı bir şeyi, başka bir gün severek yiyebiliyor. Denemekten vazgeçmemek gerekiyor. Mesela Deniz normal omleti genellikle atıyor. Ancak yumurtayla kiş ya da aşağıdaki tart gibi değişik şeyler yapınca yiyor.
Meyveler zaten her daim favorisi:)

Deniz'in kahvaltısı

bittiiiii

Tarihe ikinci notumuz da aşağıdaki ciddi pasaport fotomuz:) Mart başı gideceğimiz İtalya gezisi için pasaport işlemlerine, yeni yıl zammı gelmeden başlayalım dedik. "Nasıl olur? Çok uğraşır mıyız?" derken, Deniz bizi utandırdı ve makineye, ışıklara şaşkın şaşkın baltıktan sonra aşağıdaki pozu verdi.


6 Kasım 2014 Perşembe

Deniz 10 Aylık

Evet sonunda iki basamaklı aylara da geldik. İnanamıyorum!
"On ay" deyince birinci yaşına ne kadar yaklaştığımız daha da kafamıza dank etti sanki.

Her ne kadar, sadece aile arasında küçük bir kutlama yapmayı planlasam da, plancı programcı anneyi aldı bir yaşgünü telaşı:) Ufak ufak düşünmeliyim nasıl bir şey yapacağımı. Şekersiz anne yapımı yaşgünü pastası, ona uygun sağlıklı atıştırmalıklar, evin dekorasyonu ve dağıtacağımız küçük hediyeler... Liste uzun.. "Ha bir de tabii, hediye yağmurunu nasıl engellerim" fikirleri:)  Neyse, bunlar başka bir yazının konusu olsun.

Evet, Deniz TAM ON AYLIK!

Bir kaç ay önce ayaklanmıştı zaten. Yürümeye hazırlık çalışmaları aynı şekilde devam ediyor. Emeklemesine yetişmek zor. Gözünüzü bir kaç saniye ayırsanız, hemen başka bir odaya koştumuş olabiliyor. Etraftaki her şeye tutunup kalkmaya ve sıralamaya devam...Ayağa erken kalkınca erken de yürür demiştik ama henüz ellerini bırakma girişimleri yok. Yakın zamanda yürümeyecek gibi ama belli olmaz tabii:)

Yemek yeme konusunda büyük ilerleme kaydetti. Dokuzuncu aya kadar pek bir şey yutmaz, yemeğin çoğunu atarken; şimdi yeme modundaysa mideye baya yemek indiriyor. Onuncu ayla birlikte işaret ve başparmaklarını da diğerlerinden bağımsız olarak kullanmaya başladı ve artık küçük parçaları da rahatlıkla tutup ağzına götürebiliyor. Bu durum yere düşen şeyler konusunda çok daha fazla dikkat etmeyi gerektiriyor tabii.

Sürekli ağzı dolu dolu bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Damarlarını şişire şişire konuşuyor, konuşuyor, söyleniyor...Mutluluğunu, mutsuzluğunu açıkça ifade ediyor:) Çığlık atmak en sevdiğimiz aktivite. Hele ki zorla mama sandalyesinde ya da kucakta tutuyorsak, kulakları sağır edecek çığlıklar atmaya başlıyor:)

Kablolar, DVDler, okey tahtaları, bilgisayar kasası en çok ilgilendiği şeyler. Gözümüzü ayırdığımız anda kendisini prizlerin yanında bulabiliyoruz:)

Hayvanları çok seviyor. Sokakta kedi ve köpekleri seyretmeye, camdan bakarken martı, karga ve kumrulara bağırmaya bayılıyor. "gel pisi pisi" dediğimiz anda kocaman gülümsüyor. Kedi ve köpeklerin kulaklarına, bıyıklarına asılmışlığı var:) Bu konuda sanırım bana çekmiş:)))

Bazı kelimeleri anlıyor ve belli ediyor. Süt, kedi, pisi pisi, baba, anne, anane, gel... kelimelerine tepki veriyor. Net bir şekilde ve beni kastaderek "anne" diyor:)

Müzik çaldığında emekleme pozisyonunda poposunu sallayarak eşlik ediyor.

Oyuncaklarıyla uzun uzun oynuyor.  Ona kitap okuyunca (yiyemeyeceği mesafeden) dinliyor ve benim ses tonu iniş çıkışlarıma heyecanlanarak tepki veriyor. Saklambaş oynamaya bayılıyor. Kapının ya da koltuğun arkasına saklandığımda gelip beni buluyor:)

Sabahları uyandığında (kucağımda değil de yatağındaysa) ayağa kalkıp bize sesleniyor. Hatta bazen arkasındaki perdeyi açıp kuşlarla konuşuyor:)

Gürültülü bir şekilde burun silinmesinden ve hapşurulmasından hoşlanmıyor, ağlıyor:)

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Sevgiler...

İLKE



2 Kasım 2014 Pazar

Tarihe Not: Sonuna kadar bir kitap okuduk :)

Gebeyken bebekle ilgili romantik hayallerimden biri de ona ilk günden itibaren kitap okumaya başlamaktı. Deniz hiç bir zaman bir yere yatırılabilen ya da otururken kucakta durabilen bir bebek olmadığı için bu ne yazık ki mümkün olamadı. İlk haftalar, sürekli ağlayan bebeği susturmak için evin içinde wrap slingle çılgınlar gibi odadan odaya koşarken bir yandan da yüksek sesle kitap okuyarak kendimi tatmin etmeye çalışıyordum ama kısa sürede kendime gelip, durumu zamana bırakmaya karar verdim. Sonraları biraz biraz ana kucağında zaman geçirebilmeye başlayınca (en fazla 10 dakika kadar) önüne bez ve karton kitaplar açıp bakmasını sağladım. Ama iş, ona kitap okumaya gelince hiç bir zaman dikkatini bir iki dakikadan uzun süre toplayamadım.Ve ellerini kullanmaya başlayıp bir süre sonra da her bulduğu şeyi yemeye başlayınca kitapları ciddi anlamda ortadan kaldırmak zorunda kaldım:)

Hunharca yenmiş kitaplar

Bu akşam, akşam üzeri kestirmesini yapmadığı için erkenden maymunlaşmış ve mama sandalyesinde sabit bakışlarla oturmuş elindeki arabayı kemiriyordu. Nasıl oyalarım da yatmasını biraz geciktiririm derken daha önce yüzlerce kere yaptığım gibi "bari bir kitap okumaya çalışayım" diyerek "Küçük Vak Vak Haydi Beni Bul" u kaptım geldim. O mama sandalyesinde ben de koltukta olduğum için kitaba ulaşıp yemesine de imkan yoktu. Ve başardım!!! Kitabı sonuna kadar, bütün ördekçikleri farklı seslerle canlandırarak komik komik okudum ve kahkahalar atarak dinledi. Mutluluktan ağlayabilirim:)))


****
Önceleri böyle seviyeli bir ilişkisi vardı kitaplarla









Kitaplar baş tacımız




Sonra hunharca yemeye başladı :)

1 Kasım 2014 Cumartesi

Tüketim çılgınlığı ve oyuncak meselesi

Her konuda muhalefet olmak biraz yorucu, evet! Kendimi sürekli birilerine açıklama yaparken buluyorum ve açıkçası bazen çok da uzun uzun anlatıp tartışmaya derman bulamıyorum. Bu konuların başında doğal doğum ve emzirme geliyor tabii ki:) Okuduğum ve mantıklı bulduğum şeylerin başkalarının da işine yarayabilmesi beni çok mutlu ediyor ama ne yazık ki annelik gibi hassas bir konuda insanlara fikir verebilmek çok kolay değil. Gayet iyi niyetle yaptığınız bir tavsiye bile başı hormonlu anne kişisini kırabiliyor. Öte yandan herkesin ebeveynliği kendine tabii. Herkes çocuğunu istediği gibi yetiştirmekte özgür.

Konudan çok fazla uzaklaşmadan sadede geleyim. Daha önce de anlatmış olduğum gibi, ben daha bebek planları yaparken bebek bakımı ve gelişimi kitaplarını, anne bloglarını, makaleleri yalayıp yuttum. Bu sayede önceleri hiç bir fikrim olmayan tonla şeyden haberdar oldum. (ki yeni annelerin çok bilmiş yorumlara ne kadar maruz kaldığını ve çaresiz kalıp yanlış yöntemlere başvurduğunı gördükçe, iyi ki de böyle yapmışım diyorum) Bunlardan bana göre en önemlilerinden biri de "sadelik" meselesi. Gebeliğimde arka arkaya okuduğum "Göğü Delen Adam" ve "Daha Sade Bir Hayat" ve de sonrasında karşılaştığım sayısız makale, beni "çok eşya" konusunu düşünmeye itti. Olayın psikolojik analizlerine girmeden bile biliyordum ki çok eşya hantallıktı, yorgunluktu, tatminsizlikti. Deniz'in elindekilerle mutlu olamayan, hep daha fazlasını isteyen bir çocuk olmasını hiç istemiyordum. (umarım olmaz) Daha Deniz'e alışveriş yapılırken çevremdekilerle savaşmaya başladım çok giysi, çok eşya istememe kararımızla ilgili. İlk torun hevesiyle ailelerimiz hep bir şeyler almak istiyor ama benim cinsliğimi bildikleri için de çok karışamıyorlardı:) Tabii ki doğum sonrası gelen hediyeler konusunda bir şey yapamadım ve bir ara ciddi anlamda ihtiyaç fazlası eşya oldu elimizde. Ama en azından ilk üç ay eşyalarının çoğunu arkadaşımın bebeğinin küçülenleri oluşturdu. Deniz büyüdükçe hediye giysi stoğu kullanıldı ve azaldı ve ben bu sefer Deniz'in küçülenlerini çevremle paylaşmaya başladım. Bebekler özellikle ilk altı ay o kadar hızlı büyüyorlar ki, her hangi bir eşyanın eskimesi söz konusu bile değil. Ek gıda olmadığından leke sorunu da olmuyor. Kaliteli bir giysi çok rahat bir kaç bebek büyütebilir.
Ama bebek büyüdükçe herkes ona oyuncak almak istiyor.İlk zamanlar elimizde oyuncak olmadığından gelen hediyeler çok işimize yaradı ve ayda bir ortadakileri sakladıklarımızla değiştirerek keyifli zaman geçirdik. Ancak ben "artık daha fazla oyuncak olmasın" dedikçe sayı artmaya başladı. Hem de prensip olarak tercih etmediğim çok uyarıcı oyuncaklardan da birikti. Artık yakın çevremden birileri bize gelecekse çok açık bir şekilde "lütfen Deniz'e hediye getirmeyin" diyebiliyorum. Tabii ki bir bebeği mutlu etmek isteyen iyi niyetli insanlarla bu konuyu enine boyuna tartışamıyorum. Kaldı ki bu konular ilgi alanıma girmeden önce ben de aynı oyuncakları başkalarına almış olabilirim. Ancak yaş gününe iki ay kala bende alarmlar çalmaya başladı ve hediye konusuna ciddi bir çözüm getirmek için mantıklı çözümler düşünüyorum. Bu başka bir yazının konusu olsun ve ben asıl konuya geri döneyim.

Altı aydan sonra algıları deli gibi açılmış olan, her şeyi ağzına tıkmak, ısırmak, kurcalamak, keşfetmek isteyen bebek için görüş alanına giren her şey oyuncak. Bu aylarda ne deliklerden üçgenler sokmaya ne de ışıklı düğmelerine basılınca "elma" diyen, şarkı söyleyen pilli oyuncaklara ihtiyacı var. Plastik bir tabak, bir elbise askısı, salata kurutma aleti, DVD ler, saklama kapları vs. Bunlar Deniz'in bütün gün oynadığı şeyler. Rossman'dan 7 liraya aldığım renkli kaplar ve bir iki farklı oyuncak bize yetiyor ve artıyor bile. Zaten şu anda bunları daha çok ısırmak için kullanıyor. Kitap konusunu da askıya almak durumunda kaldım yeme olayından dolayı. Bütün karton kitaplar ileriki ayları bekliyor.

TV izletmeme, şeker yedirmeme konularında olduğu gibi bu konuda da insanlar ısrarla "sen istediğin kadar alma, büyüyünce isteyecek" dese de ben sade yaşamaya alışması için elimden geleni yapmaya ve onu hiç bir yaratıcılık gerektirmeyen "hazır oyuncaklar" yerine serbest oyun oynamaya yönlendirmeye kararlıyım.

Salata kurutma aleti, renkli kaplar, DVD'ler, koli ve çarşaftan yapılmış çadır, Tchibo dondurma yapma silikonları ve Lego benzeri bir oyuncak Deniz'e yetiyor.




Tarihe not: Bugün yıkanabilir bebek bezi kullanmaya başladık

Deniz ve bezleri

Gebeliğimden beri, Deniz için yıkanabilir bez kullanmaya niyetim vardı. Hatta bebek partisinde listemde olduğundan dolayı bir tane 2 numara bezimiz bile olmuştu daha Deniz doğmadan. İlk altı ayı atlatıp kakaları daha baş edilebilir hale gelince başlarız diye düşünüyordum. Sonrasında da alsak mı, hangi marka alsak, yok Türkiye'de pamuklu satılmıyor, yok bu ara çok kaka yapıyor derken 10. ayı bulduk. Biraz araştırma yapıp, kullanan annelerin yazdığı blog yazılarını okuyunca kafamda fikir iyice netleşti ve yüzde yüz pamuklu olan markadan bulamayınca, bir kaç hafta önce amazon.com üzerinden Kushies marka bez siparişimizi verdik. Daha önce elde olan Baby Neo markalı bezin iç kısmı çıkıp ayrıca yıkanabildiği için, bu markanın da aynı şekilde olduğunu düşündüm ve sadece beşli paket aldım. Ancak bunun iç kısmı çıkmıyormuş ve her seferinde bezin tamamını yıkamak gerekiyormuş. Bu nedenle elimizde şu an oldukça eksik sayıda bez var. Evde kurutma makinesi olmadığından dolayı, bir günlük bezin yıkanması ve kuruması için 15 kadar beze ihtiyaç varmış.
Şimdilik eksik sayıyla başladık ve bittiği yerde kağıt bez kullanıyoruz. Kısa süre içinde sayıyı tamamlayıp, tamamen kumaş beze geçmiş olmayı planlıyorum.

Kağıt bezin içindeki bin çeşit kimyasal, doğaya verilen zarar ve kumaş beze yapılan yatırımın bir kaç ayda kendini amorte edecek olması bence kağıt bezden vazgeçmek için yeterli nedenler.

Bir süre kullandıktan sonra deneyimlerimi paylaşacağım.

Sevgiler...

İLKE

Sayfalar