25 Kasım 2012 Pazar

Ev Halleri vs.

Son zamanlarda biraz aralıklı yazmaya başlamışım. Şimdi farkettim. Bunun sebebi önceki haftalara göre yazacak daha az şey olması değil elbette, sanırım akşamları arkama yaslanıp bir şeyler yazmaya vakit bulamamamdan.

Özel bir şey yapmamış gibi görünsek de, son  haftalar biraz yoğun geçti gibi. Zaten haftada bir gün annemle, bir gün babamla görüşüp, en az bir gün de yogaya gittiğim düşünülürse, geri kalan günlerde de bir akşam program yapsak, haftanın nasıl geçtiğini hiç anlamıyoruz bile. Bir de bu hafta olduğu gibi bazı haftalar, Cumartesi İzmit'e gidip, Pazar dönüyoruz. İşte o zaman evi toparlamaya bile vaktim kalmıyor.

Mevsim kış, günler kısa. İşten gelip, yemek hazırlayıp yedikten sonra bir iki işle ilgilensem, hemen yatma saatimiz geliyor sanki. Eskisi gibi akşamları film izlemeye bile vaktimiz kalmıyor pek.
Durum böyle olunca, düzenli olarak ev işi ve yemek yapan insanlara gıpta ediyorum. Evdeysek bizde de iyi kötü yemek pişiyor ama temizlik konusunda ne yazık ki kendimi kasamıyorum. Gerektiğinden fazla bir şey yapacak zamanım yok zira.

Geçen hafta, Pazar akşamından iki çeşit yemek yapma fikrini hayata geçirdim. Bir çok ev kadınının bu yöntemi kullanıp, tüm haftanın yemeklerini Pazar'dan yaptığını biliyorum ama beni çok cezbeden bir durum olmamıştı bu şimdiye kadar. Bunun bir kaç sebebi var. Birincisi beklemiş yemek çok sevmememiz. İkincisi üst üste aynı yemeği yemekten hoşlanmamamız. Yemek yapma alışkanlığımın çok fazla ev yemeği tarzını yansıtmaması da ayrı bir sebep.

Gel gör ki, gönül her akşam orjinal ve tek seferlik yemekler yapmayı istese de, daha işten çıkmadan bir saat önce kararmış olan havada eve gelip, bir de yaratıcı davranmak pek mümkün olamıyor. Ben de içimdeki Türk kadınını uyandırdım ve Pazar günü pişirilip dolaba konacak Etli Patates ve Patlıcan Yemeği gibi türleri yürürlüğe soktum :)

Son zamanlarda, kış nedeniyle ben işten gelmeden haftalık pazarın toplanıyor olması nedeniyle pazar alışverişi yapamaz oldum. Yani alışveriş yapabilmiş olsak, bir çeşit yemeği daha zorlayıp haftayı garantilemek isterdim ancak dolapta 3 adet patlıcandan başka bir şey bulamadım :)

Önlem almazsam, bloğumun bir ev hanımı bloğuna dönebileceğini şu an dehşetle farkettim! Bu yüzden konuyu derhal kapatıyorum :)

Uzun bir süredir yazmadığım için harika haberi verme şansım da olmamış henüz: Çağrı iş değiştiriyor!
Şimdiki işinde geçirdiği 1 yıl 9 ayın sonunda, 10 Aralık'ta yeni işine başlıyor kısmetse. Bizi en heyecanlandıran konu artık Cumartesi günleri de çalışmayacak olması. Artık hafta sonlarımızın daha dolu dolu geçmesini umuyoruz. En azından kafamıza estikçe bir yerlere kaçma ihtimalimiz olacak artık :))
Bir diğer olumlu konu da Çağrı'ya araba verecek olmaları. Hafta sonu ve tatillerde de araba bizde kalacak. Uzun bir süre arabaya ayıracak bir bütçemiz muhtemelen olmayacağı için bu iyi bir şey. Daha önce illa arabamız olması gerektiği gibi bir düşüncemin olmadığı konusunda bir şeyler yazdığımı elbette hatırlıyorum.
Ama arada hafta sonları sağa sola kaçacak olma ihtimalini seviyor olduğumu inkar etmeyeceğim:) Umarım Çağrı ve benim için bu güzel bir dönemin başlangıcı olur. Allah bize bir de bebek verirse :)

İLKE

17 Kasım 2012 Cumartesi

Not Defteri

Bir süredir blogda bebek konusundan uzaklaşmış durumdayım. Normalde haftalar inanılmaz bir hızla geçiyor gibi gelse de bu bekleme zamanları nedense hiç geçmek bilmiyor. Böyle olunca da konudan kendimi uzaklaştırmak daha iyi oluyor. Dereyi görmeden paçaları o kadar da sıvamanın alemi yok, değil mi? :)

Şimdilik olayları biraz askıya almış gibi görünsem de sakin sakin listemdeki kitapları almaya ve yavaş yavaş okumaya devam ediyorum.

Takip ettiğim anne-bebek bloglarından haberdar olduğum ve beklentilerime uyacağını düşünerek okuma listeme eklediğim kitaplar aşağıdaki gibi. Elimde olanları işaretledim. Her ay bir kaç tane alarak listeyi tamamlamaya çalışıyorum.

GEBELİK

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler
Hypnobirthing-Morgan Yöntemi

Gebelik dönemiyle ilgili sadece D&R'da bile onlarca kitap var. Kaynak sınırsız. Ama öğrendikten en fazla 8 ay sonra bitecek bir süreç olduğu için çok fazla abartmaya gerek yok :) Aslında internette de çok güzel siteler ve bloglar var bu konuda her türlü bilginin olduğu ama gel gör ki kitap konusunda biraz eski kafalıyım. İnternetten her şeyi okuyor olsam da illa kitaplığımda o kitaplar olacak:)
Dediğim gibi, seçenek çok fazla,"Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler"i çok Amerikan dilinde bulan ve az resim içerdiği için okuması sıkıcı diyen arkadaşlarım var. O yüzden Türk doktorların yazmış olduğu güzel seçenekler de değerlendirilebilir. Ama ben bunu alacağım :)

Ek olarak tek almayı düşündüğüm gebelik dönemi kitabı "Hypnobirthting-Morgan Yöntemi"
Doğal doğum hayal eden kişiler için harika bir kaynak olduğu söyleniyor.

BEBEK-ÇOCUK

Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler
Emzirme Sanatı
Çocuğunuzla Birlikte Büyümek*
Doğal Ebeveynlik*
Çocuğunuza Kulak Verin
Mahallenin En Mutlu Bebeği*
Bilinçli Bebek
Daha Sade Bir Hayat
İyi Uykular, Tatlı Rüyalar
Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler
Çocuklarımıza Verdiğimiz Gizli Mesajlar*

Bebek bakımı, çocuk büyütme konularında kaynak hamilelikten milyon kez fazla. Ama bu konuda yanlış referanslar çok daha vahim sonuçlara yok açacağından, iyi araştırıp doğru karar vermek çok önemli.

Ayrıca doğum ve bebek konularıyla ilgili faydalı bulduğum içerikler de aşağıda.

http://blogcuanne.com/ilgili-yazilar/
www.babycenter.com

Fırsat buldukça bu listeleri güncelliyor olacağım.

İLKE







11 Kasım 2012 Pazar

Pazar sendromu

Oldukça yoğun geçen bir hafta sonunun ardından , yarın yine işe gidecek olmanın hüznünü yaşıyorum.
Bu Pazar sendromları insan hayatının hiç bir döneminde geçmiyor sanırım.Çalışmama ve emelilik durumları hariç tabii. Ya da insanın can atarak gideceği bir işi olsa. Var mı ki böyle bir iş? Bana, insan zevk alacağı şeyi iş edinmiş de olsa, zorunluluk yüzünden o da bir süre sonra tat vermez gibi geliyor. Neyse, yorgun kafayla derin konulara girmeyelim :)
Dediğim gibi, hafta sonu baya yoğun geçti.Cuma akşamı çat kapı Burcu ve arkadaşı Buket geldi. Sonra gece kardeşiyle birlikte kalmaya geldiler. Sabah onlarla evden çıktık ve ben Sütlaç'ın senelik aşılarını yaptırmak için Çekmeköy'e anneme gittim. Oradan koşturarak çıkıp Kadıköy'deki dişçi randevuma yetiştim. Dişçide işim bitince annemle biraz dolaşıp bana geldik.
 Bu sabah İstanbul'a taşındığımızdan beri katılmak isteyip denk getiremediğimiz Avrasya Maratonu'na katıldık Çağrı'yla :) Altunizade'den Beşiktaş'a kadar olan 8 km'lik parkuru yürüdük, Boğaz Köprüsü'nde bol bol fotoğraf çektik ve sonra motora binip evimize geri döndük. Oldukça yorucu olmakla beraber beklediğim kadar da zor olmadı yürümek.

Maratona ait bazı fotoğraflar aşağıda :)





Öğleden sonra İzmit'e dönmeden önce Burcu geldi, çay, kahve, yemek derken akşam oldu Burcu'yu servise bindirip İzmit'e uğurlamamızla birlikte hafta sonunun da sonuna geldik :( Şimdi kalan bir kaç saatimize bir kaç aktivite sığdırıp depresyonu azaltmaya çalışacağız :)

İLKE

7 Kasım 2012 Çarşamba

Haftanın ortası

Nasıl geçtiğini anlamadan haftayı ortaladık bile. Aslında Çarşamba günleri yogaya gidiyorum ama tıkanık ve aynı zamanda deli gibi akan burnumun oluşturduğu değişik kombinasyon yüzünden vazgeçtim. İkide bir burnumu çekip milletin konsantrasyonunu bozmayayım dedim.
Zaten dışarıda fena bir hava var. Kasıma kadar bahar havalarıyla gelip bir gün sonra aniden değişen havayla kışa resmen girmiş olduk. Şimdilik kalorifersiz idare ediliyor ama sanırım bir haftaya kalmaz yakmaya başlarız kombiyi.

Cumartesi günü biraz ev işi, dolap yerleştirme yaparım diyordum ama çamaşır yıkamak dışında pek bir şey yapmak istemedi canım. Bir de yemek yaptım.  Pazar günü Çağrı'yla Anadolu Kavağı'na gittik.

Ceneviz kalesi manzarası

 Uzun süredir gitmeyi istiyordum ama kısmet olmamıştı. Üsküdar'dan bir otobüse binip, Beykoz'da tekrar otobüs değiştirerek yaklaşık 2 saatte ulaştık oraya. Hava güzeldi ve ortalık turist kaynıyordu. Hatırı sayılır bir yokuş tırmanarak Ceneviz Kalesi'ne ulaştık ama burada ortam turistik bir yerden çok avam bir piknik yeri gibiydi. İnsanlar yukarı kadar arabalarıyla çıkmış üstüne bir de tam Boğaz'ın Karadeniz'le buluştuğu harika manzarada fotoğraf çekmek isteyenlerin kadrajına girecek şekilde park etmişler. Tam Türk mantığı! Zaten yolda bir sürü turist görmüş olmamıza rağmen, ortamı görüp hemen kaçmış olmalılar ki, yukarıda hiç yoktu.



Güzel bir gün oldu. Dönüşte de yine iki saate yakın süren bir otobüs yolculuğuyla eve vardık. Çağrı yine "Araba olsa ne iyi olurdu, rahat rahat gezerdik" demeye başladı :) Evet, arabamız olsa rahat ederdik mutlaka ama ben uzun yollar dışında şehir içinde arabanın çok eksikliğini çekmiyorum. Aksine sanki arabamız olursa çok bağımlı oluruz, her yere arabayla gitmek isteriz diye korkuyorum. Gerçekten de aslında toplu taşımanın oldukça yaygın olduğu büyük şehirlerde çoğu yere arabayla gitmek külfet. Özellikle karşıya geçerken deniz yolu bu kadar rahatken. Tabii Çekmeköy'e anneme ya da İzmit'e giderken, hatta hafta sonu bir yerlere kaçmak için çok iyi olur. Ama hafta içi gerekmedikçe çok tercih etmem her halde. Babamın düğün için bize aldığı ve gelin arabası yaptığımız Vosvos'u (düğünden sonra bir daha görmedik ama)satıp para ekleyerek küçük bir araba alalım diyor babam. Bakalım!

Bu arada Pazar gününden beri ütü yapmama grevi yapıyorum ve Çağrı az önce ilk gömleğini ütüledi :)

Gelişmelerle karşınızda olacağız :)

İLKE

3 Kasım 2012 Cumartesi

Cumartesi halleri

Dün akşam pek modum iyi değildi yazı yazmak için.

Bugün güneşli bir Kasım sabahına uyandım ve daha iyi hissediyorum :) Kütük gibi şişmiş bademciklerle uyanmış olmam dışında tabii. Görmezden gelmeye çalışıyorum ama akan burnum da biraz üşüttüğümü gözler önüne seriyor. Tuzlu su gargarası ve bitki çaylarıyla atlatabileceğimi düşünüyorum. Zira ilaç kullanımını en aza indirmeye çalışıyorum ve Ecopirin ve folik asit dışında hiç bir şey almıyorum çok gerekmedikçe.

Ihlamurumu demledim :)

Arefe günü tatil oldukları için, bugün tam gün çalışıyor Çağrı'nın çalıştığı şirket. Ben de yapılması gereken bir sürü işle baş başa kaldım evde. Arka arkaya makineye çamaşır atmaktan başka bir şey yapamadım henüz ama bu iyice kısalmış Kasım gününe sığdıracak çok planım var.

Öncelikle kışlıkları indirip, yazlıkları çıkaracağım. Yıkanacakları ve verilecekleri ayıracağım ve kalanları yerleştireceğim. Her sene bir sürü verilecek giysi ayırıyorum ama dolaptaki gereksiz kalabalığa hiç engel olamıyorum. Giymediğim bin tane şey çıkıyor her sene. Hayatı sadeleştirmekle ilgili okuduğum bir makalede bir kıyafeti iki sezon giymediyseniz büyük ihtimalle bir daha giymezsiniz yazıyordu. İnsan her ne kadar kıyamasa da oldukça doğru bir düşünce olduğuna katılıyorum. Ne kadar, "Kesin lazım olur giyerim" dediğim şey varsa senelerce dolapta giyilmeden beklemeye mahkum oluyor. Birazdan işe koyulacağım, bakalım ne kadarına kıyabileceğim.

Aslında bugünlerde okuduğum kitap da tam bu konuya parmak basıyor. Batılıların yaşamına ve tüketim anlayışına değin ,Afrikalı bir kabile reisinin halka yaptığı konuşmanın metni. Okurken insan gerçekten çok etkileniyor ve ne kadar gereksiz ayrıntılar içinde boğulduğunu bir kere daha farkediyor. Ancak gel gör ki modern bir toplumda yaşarken bu gereksiz şeylerin ne kadarından vazgeçebilme lüksüne sahibiz?

Göğü Delen Adam, Papalagi
Mesela bizim bir televizyonumuz yok ve sadece bu bile insanları şaşkına çevirmeye yetiyor. "Nasıl yani? TV izlemiyor musunuz? Ne yapıyorsunuz akşamları?" sorular birbirini izliyor. Halbuki bu halimizle bile kendimizi yeterince zamanı iyi değerlendiren insanlar olarak görmüyoruz. Bir de TV seyrediyor olsak şu anda yapabildiğimiz şeyleri bile yapma lüksümüz olmayacaktı. Bundan bir kaç sene önce İzmir'de 1+1 bir evde oturuyorduk annemle ve ben de otomatik olarak annemle birlikte televizyondaki tüm dizileri izliyordum. İnanılmaz bir gaflet! İnsan zamanını daha kötü kullanamaz. Neyse ki bir süre sonra kendime geldim ve bir anda dizi izlemeyi bıraktım.

Evet artık işe koyulsam iyi olacak.

Sevgiler

İLKE

Bal bizi ziyarete geldi :)



2 Kasım 2012 Cuma

Huzursuz

Aslında yazacak bir sürü şey var kafamda ama yazma gelmiyor içimden.
Havadan mıdır PMS'ten midir bilinmez.


O halde bütün hafta mırıldanıp durduğum Queen şarkısıyla günü kapayalım.
Yarın daha olumlu bir modda olup yazacağımı umuyorum :)

İLKE

Sayfalar