15 Mart 2014 Cumartesi

Deniz 10 Haftalık

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba!

Günler o kadar hızlı ve dolu geçiyor ki, en başından beri Deniz'le ilgili de bir günlük tutmak istememe rağmen, bir türlü fırsat bulamadım. Bugün bir başlangıç yapıyorum ama her hafta yazabilecek miyim emin değilim.

Nereden başlasam, nasıl anlatsam?

Şu an kucağımda 10 haftalık bir küçük insan var. Sanki hayatım boyunca benimleymiş gibi. Bazen çok tükeniyorum, çok yoruluyorum ama öyle mucizevi bir şey ki, en umutsuz anında bile kalbimi coşturmayı başarıyor.

Bebek büyütmenin çok zor olduğunu biliyordum ama gerçekten de ÇOK zormuş. Hamileyken yeni annelerin bol bol uyumak ve gezmekle ilgili tavsiyelerine dudak büküyordum; şimdi, bir daha ne zaman deliksiz 7 saat uyuyabileceğim diye merak ediyorum :)

Gelelim ilk on haftanın küçük bir özetine:

Deniz 39. haftanın dolduğu Cumartesi dünyaya geldi. 3680 gr ve 52 cm idi.

İlk günler memeyi kavramayla ilgili sorunumuz oldu ve hastanedeki bebek hemşiresinin tavsiyesiyle silikon meme ucu kullanarak Deniz'e yardımcı olduk. Böylece kolostrumdan mahrum kalmadı.
Bir hafta kadar sonra gayret edip silikonu bıraktık ve memeyi emmeye başladı.

Doğumun başladığı gece ve hastanede kaldığımız takip eden iki gece hiç uyumadım. Eve geldiğimizde de uyuyamama durumu bir kaç gün daha devam etti ve 5. ya da 6. gece küçük çaplı bir depresyona neden oldu. Öyle ki, Deniz uyusa bile ben uyuyamıyor, delirmiş gibi tavana bakıyordum. Neyse ki, bu durum korktuğum gibi kalıcı olmadı ve bir kaç saat uyuduğum ertesi gece daha iyi hissetmeye başladım.

Deniz, en başından beri "memeci" diye tabir edilen bebelerdendi. İlk bir aydan sonra ağlama konusunda kendisini oldukça geliştirmiş olsa da, ilk zamanlar tek ağlama nedeni memeydi. Dur durak bilmiyor, 24 saat emmek istiyordu. Bu durum ziyaretimize gelen herkesi şaşırtıp, çok emzirme ve kucağa çok alma konularında iki çift laf etmelerine neden oluyordu :) Ama bu eleştiriler, benim doğal ebeveynlik kitaplarını yalayıp yutmuş kafamda yer bulamıyordu :) İnsanların kendi rahatları için doğum travmasından yeni çıkmış, dünyada ne yaptığını algılayamamış, beyninde sürekli alarmlar öten minnacık yavruları "fazla kucağa almamayı" nasıl düşünebildiklerine şaşıyorum gerçekten.

Ne diyordum? Evet, bu 24 saat emme arzusu, Deniz'e aşırı kusma olarak geri döndü ve daha doğal bakış açısı olan son doktorumuzu bulana kadar, baya endişeye neden oldu. Doğuma da giren ilk doktor, çok emdiğini, 2-3 saatte bir emzirip, geri kalan zamanlarda emzik vermemiz gerektiğini söyleyince kendisini bir daha görmek istemedik. Aslında emzik konusunda ailelerimiz dahil herkes ilk günden beri ısrarcıydı. Ancak en azından bir ay dolup, emzirme konusunda ustalaşana kadar vermek istemedim.

Acemi anne olarak, sürekli duraksayan nefeslerinden endişe edip, kontrol vakti gelmeden götürdüğüm ikinci doktor, her şeyin yolunda olduğunu söylerken, kusma durumunu öğrenmesiyle birlikte bir sürü tahlil ve ultrason yaptırmak istedi. Çocuğun bir sıkıntısı olmadığını düşündüğümüz ve ayrıca doktorun robot gibi davranması nedeniyle, ondan da vazgeçtik. Sonunda son doktorumuz İlke Hanım'a başladık ve şimdilik memnunuz.

İlk haftadan beri Deniz'ı dışarı çıkarıyoruz. Hamileyken planladığım gibi, taşıma askısı kullanmaya erkenden başlamanın çok faydasını gördüm. Her gün, en azından Üsküdar'da yürüyüş yaptık. Bir aydan sonra toplu taşıma kullanmaya başlamamızla birlikte, her yere gider oldum oğlumla.
Her konuda olduğu gibi, bunda da eleştirilere maruz kaldım tabii ancak pes etmeye niyetim yok.
Hem Deniz'in sağlığı hem de benim akıl sağlığım için her gün dışarı çıkmamız şart. Zira bütün gün uyumayan bir bebeyle akşamı etmek hiç de kolay bir iş değil.

Geceleri şimdilik düzene koymuş gibi görünsek de, gündüz uykularında bir türlü dikiş tutturamadık. Bu da iki kat fazla mesai yapmama neden oluyor. Çoğu bebek günde en azından bir iki kere bir kaç saat uyuduğundan, annelerin uyuyacak, evle ya da kendileriyle ilgilenecek zaman bulmaları olası. Bizdeyse gündüz bir türlü uyuyamayan, emerken yanlışlıkla sızsa bile beş dakikada "aman Allahım içim geçmiş" dercesine zıplayarak uyanan ya da uyudu diye bir zemine bırakıldığı an uyanan bir bebe mevcut :) Öyle ki, ancak dışarıda askıyla gezerken uyuduğundan, belimin durumuna rağmen, günde bir kaç kere çıkarır oldum ki uykusuzluktan ağlamasın :)

İlk zaman sadece 24 saat emmek istediği için ağlarken, bir süredir ciddi ciddi ağlamaya başladı Deniz. Prensip olarak ağlatmayı tercih etmiyoruz. Bu nedenle yüzü ekşimeye başladığında müdahale ediyoruz. Ancak son zamanlarda ne yaparsak yapalım durduramadığımız ağlamalar baş gösterdi. Onları da çaresiz kabullenmeye çalışıyoruz.

Deniz yapı itibariyle hassas ve asabi bir bebek. Bir nedenle gerildiğinde bunu hemen atlatamıyor ve uzun süre ağlamaya devam ediyor. Son zamanlarda mutsuz ya da sinirli olduğunda memeyi reddetmeye ya da alamamaya başladı. Meme bağımlılığı da olduğundan, bu ikilem onu iyice çileden çıkarıyor ve ağladıkça ağlıyor. Önceden her mutsuzluğunda memeyle avunabiliyorken, şimdi memeye gelince kendini geriye atmaya, germeye ve ağzını kaçırmaya başladı. Şimdiye kadar hep 7/24 emdiğinden, bu memeyi alamama durumları beni çok zorluyor. Emzirmeden önce türlü animasyonla sakinleştirmek gerekiyor. Çünkü Deniz'i başka bir şekilde avutabilmek çok zor. Umarım kalıcı bir durum değildir!

Uzunca bir süre, alt değişmesinden, giyinme ve soyunmadan ve banyodan nefret etti. Her seferinde çok ağlıyordu. Son zamanlarda, çok mutsuz olduğu zamanlar hariç daha sakin alt,üst, banyo durumlarında.

İlk bir ay, sabaha kadar üzerimde uyudu. Açıkçası, uykusuz kalmaktansa, o şekilde uyumasını tercih ettim. Ne demişler mutlu anne =mutlu bebek. Bir aydan sonra yavaş yavaş aramızda yatırmaya alıştırdık. Bu tabii ki çok daha sık uyanmasına neden oldu ama idare ediyoruz.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar:)

Toparlamak için zamanım olduğunda doğum hikayemi de yazmaya çalışacağım.

Sevgiler

İLKE&DENİZ





Sayfalar