30 Eylül 2012 Pazar

Cumartesi halleri ve yeni planlar

Hafta sonumuzun ilk günü aile ziyaretiyle geçti.
Hafta içinde görüşmeye zaman yaratamadığımız zaman, Çağrı'nın da işte olmasını fırsat bilerek, kahvaltıya anneme gitmeye çalışıyorum. Hem baş başa vakit geçirmiş oluyoruz, hem de Sütlaç'ımı görmüş oluyorum.
Bu sabah yine kalkıp, Çekmeköy'ün yolunu tuttum. Akşam üzeri, Çağrı da işten çıkıp oraya geldi. Duvara monte edilecek bir raf vardı. Gelmişken onu da halletti. Sonra oradan çıkıp, Kadıköy'e babama gittik. Dolayısı ile tüm ailesel aktivitelerimizi bir güne sığdırmış olduk:)
Annem yanımızdan taşındıktan sonra eksik kalan bir sürü şey alınmış olsa bile, henüz vakit ve para ayıramadığımız çok şey vardı. Bunun yanında, 45 günde evlilik tarihine karar verip, gün alıp, gelinlikten mobilyaya kadar her şeyi halletmiş olduğumuz için, evin dekorasyonuyla ilgili de çok kafa yoramamıştık.Ana hatlarıyla, bizi mutlu eden, huzur veren bir evimiz var ama küçük dokunuşlarla onu daha da bize özel hale getirmenin hayalini kuruyoruz ne zamandır. Ancak genellikle ayın sonunu zor getirdiğimiz için, sürekli ertelemek zorunda kalıyorduk.
Mutfak masası, sandalyeler, duvar rafları, yeni perdeler (eskiler olduğu gibi içeriyi gösteriyor) ve bazı dekoratif malzemeler uzun zamandır listemizdeydi. Bugün babama gittiğimizde evin beş masasından ikisinin yok olmasının pek de eksiklik yaratmayacağını düşünerek ve yanına iki de mutfak sandalyesi katarak eve getirdik:) Biri mutfağa, biri de balkona. En azından listeden bir şeyleri bu şekilde elemiş olduk :)
Mutfakta geçici olarak kullandığımız bilgisayar masasını (!) da salona alarak, kocamı koltuk kenarında oyun oynamaktan kurtardık :)
Geçen hafta annemle İkea'ya gittiğimizde bu perdeleri beğenmiştik. Salonumda mor, beyaz ve gri renkler olduğu için bu perdenin renkleri genele uyum sağlar, salonda desenli başka hiç bir şey olmadığı için de ortama  hareket katar diye düşündüm. Hatta perde uzun geleceği için, kestirince artan kumaşlardan da minder kılıfı, runner, masa örtüsü vs yaptıracağım. Şimdi kredi kartının kesilmesini bekliyorum. Ay başında hemen alacağız.
Perdelerin değişmesi mahremiyet sorunumuza çözüm olacak olmasının yanında, "ne yapsam da bu salona hareket katsam?" dürtümü de büyük ölçüde tatmin edecek gibi görünüyor :)Sonra sıra duvara asacak çerçevelere ve küçük objelere gelecek. Çok hevesleniyorum :)

İLKE


28 Eylül 2012 Cuma

Hazırlıklara devam

Merhaba!

Bebiş planlarını bir ay öne çektiğimizi geçtiğimiz günlerde paylaşmıştım sanırım.
Yani bir kaç gün sonra gelecek olan adetimden sonra bir adet dönemimiz daha kaldı denemeler için :)
Sigorta yaptırıp, 1 seneden geriye saymaya başladığımız günler dün gibi. Bu kadar çabuk geçtiğine gerçekten inanamıyorum.  Bir senedir full hazırlık içinde olsam da, eksik kalan bazı testler vardı. Hem testleri yaptırmak, hem kist tekrar hortlamış mı baktırmak hem de şu damar problemimi danışmak için randevu almaya karar verdim ve hastaneyi aradım.Ne öğrendim dersiniz? Doktorum doğum iznine çıkmış! Kadıncağızın hamile olduğunu bile farkında değildim. Ona devam edeceğim konusunda o kadar kararlıydım ki, bir an ne yapsam bilemedim. Önce, daha önce Medipol'de gittiğim doktora gitmeyi düşündüm. Gebeliği onunla sürdürmesem bile en azından bir kontrolden geçerdim. Ama sonra, Aslı Hanım'ı arayıp tavsiyesini  almaya karar verdim. Hem, hastalarını özellikle yönlendirdiği bir doktor vardı belki. Arayıp tebrik ettim ve doğum izninde bana kimi tavsiye edebileceğini sordum. Farklı isimler saydı ve hepsini deneyebileceğimi söyledi, hatta kendisinden önce aynı hastanede gittiğim doktorun ismini söyledi ki, nasıl hatırladığına baya şaşırdım. Ama ben, bir ay sonra gebelik düşünüyoruz ve özellikle normal doğumu destekleyen bir doktor istiyoruz deyince, "O zaman mutlaka Gazi Bey'e gitmelisiniz" dedi. "Normal doğumu destekleyen doktor" diye bir kavram olması ve emrivaki sezaryen yapmak istemeyen kadınların fellik fellik bu doktorları araması oldukça şaşırtıcı bir şey olsa gerek farklı bir ülkede. Bizim bu kadar kanıksamış olmamız daha mı şaşırtıcı acaba? Zaten zor olan hamilelik sürecinde, doktorlarla normal doğum inatlaşması yapmak zorunda olmak, ne kadar boşa harcanan bir enerji.
Neyse, sonuçta internette kısa bir araştırma yapıp güzel yorumlarla karşılaşınca, Gazi Bey'e bir email atıp durumumu özetlemeye karar verdim. Yorumlardan birinde atılan maillere anında cevap verdiği yazıyordu.  Gerçekten de tam bir dakika sonra, şu anda şehir dışında kongrede olduğunu ama beni önümüzdeki hafta tüm testlerimle birlikte beklediğini söyleyen mailini aldım:) Haftaya cumartesiye randevu aldım. Umarım iyi geçer. Bu seferki diğer gittiğim muayenelerden farklı olacak zira. Gebelik öncesi muayene denen randevuda detaylı bir muayene yapılıyor ve genetik olarak taşınan riskleri bilmek için hem kadın ve erkeğin hem de onların ailelerinin sağlık öyküleri isteniyor. Haftaya bütün test sonuçlarımı bir araya getirip, dersimi de iyice çalışıp öyle gideceğim doktora:) Hatta sormam gereken soruları biraz daha araştırayım bloglardan. Doktordan çıktıktan sonra kendi kendime, keşke bunu da sorsaydım, şunu da söyleseydim demekten nefret ediyorum.

Devam edecek...:)

İLKE

26 Eylül 2012 Çarşamba

Planlar, planlar, planlar....

Beni bilenler bilir. Hayatım bir şeylerin planını, programını yaparak geçer.
Biliyorum  hayatı biraz da spontan yaşamak gerekiyor. Biliyorum etraf bu kadar plansız insanla doluyken, planlı olmaya çalışmak çok zor ve pek de işe yaramıyor. Biliyorum bu kadar çok plan yapınca, hayal kırıklığına uğrama ihtimali de o kadar artıyor.Ama genel olarak planlı bir insan olmanın, zarardan çok yararını gördüm diyebilirim.
Tabi şöyle bir şey de var, bu kadar plan program yapmayı seven biri olarak, yaptığın planların ne kadarına uyabiliyorsun diye sorarsanız, orada durum her zaman çok iç açıcı olamıyor tabii ki.
Gündelik işleri planlı olarak yapmaya gelince her şey harika ama iş uzun vadeli programlara gelince her zaman dikiş tutturulamayabiliyor.
Burada anlatmış olduğum gibi, her sene kendime harika bir aktivite listesi hazırlarım ama kişisel ataletimi yenemediğim için planlar hep bir başka bahara kalır.
Ama bunun yanında, hayata bir şeyleri organize etmek için gelmişim desem çok da abartı olmaz. Nerede arkadaş toplanması, yemek, organizasyon var benim başımın altından çıkar. Ya da ortak yapılan bir planda, kendimi birden tek başıma organizasyon yaparken bulduğum da olur. (oldukça sık!) Ben kendimi bu kadar antisosyal görüyorken, insanların gözünde sürekli aktif bir insan portresi çizebiliyor olmam benim mi çok tatminsiz olduğumu gösteriyor yoksa çevremdeki insanlar mı çok antisosyal bazen ben bile karar veremiyorum. Mesela ben kocama artık hiç gezemediğimizden, çok eve kapandığımızdan şikayet ederken, yolda karşılaştığım biri, "Ne kadar çok geziyorsunuz! Takip ediyoruz face'ten" diyebiliyor.
Demek ki benim de renkli bir hayat yaşıyor olmalarına gıpta ettiğim, sürekli sosyal ortamlarda ya da seyahat ederken fotoğraflarını paylaşan kişiler de, kendilerini pasif ve yaşadıkları hayatı yetersiz görüyor olabilirler.
Neyse, konuyu çok dağıttım sanırım toparlayamayacağım :)
Kısa kesip, adet olduğu üzere "geleneksel bu sene yapmak istediğim şeyler listem"i ortaya dökeyim.

Yogaya ve pilatese başlamak (altı ay önce haftalık program çıkarıp, hocayla yazışmıştım ve haftalarca yoga çantam ofiste kaldı )
İsmek kurslarından birine yazılmak. ( Bir aydır tek yaptığım siteye bakıp kursları incelemek oldu)
Görme engelliler kitaplığında kitap kaydı yapmak. ( Bu benim suçum değil. Mailime cevap vermediler:( )
Blog yazmaya başlamak (heyoo heyoo! Bunu yaptım)
Aylık kültür sanat ajandası çıkarıp, her ay en az bir tiyatro, konser vs. izlemek/dinlemek.(her şeyin başı kısmet)
Bebiş gelmeden önce, tüm gerekli kitapları okumak.

Bu liste uzayıp gider ama daha fazla abartmaya da gerek yok değil mi? :)

İLKE

Bebiş planına aylar kala...

Daha bebiş denemelerine bile başlamadan, gebelik günlüğü tutmaya başlayan kaç kadın vardır acaba?
Ama benim için, 29 yaşında ve evliyken bunu yapıyor olmak hiç şaşırtıcı değil.
Zira 7 yaşımda, okumayı henüz sökmüşken evdeki sağlık ansiklopedisinin, gebelik ve doğumla ilgili cildini hatmettiğimi çok net hatırlıyorum. Yaşıtlarım muhtemelen "Ayşegül" serisi okurken, benim "Gebelik ve Doğum Ansiklopedisi" ve "Annenin Kitabı"nı okuyor olmam biraz ürkütücü değil mi?
Büyüyüp yetişkin bir kadın olduktan sonra da genel olarak gebelik sürecine ve bebeklere ilgim hep devam etti. Tamam itiraf ediyorum, gün içinde yanımdan kaç karnı burnunda kadın geçtiğini söyleyebiliyor, hatta bundan bahsederken bile gözlerimin dolmasına engel olamıyor olabilirim. Hem de çok duygusal bir tip olmamama rağmen! Bunun bilimsel açıklaması tam olarak nedir bilmiyorum ama sanırım annelik hislerim, hormonlarım fazlaca mevcut.
Hal böyle olunca evlendikten sonra, öncekinden daha normal duracağına güvenerek, saldırdım bloglara, saldırdım kitaplara :) Çevremde bebek planlayan çoğu kişinin konuyla ilgili fazlaca bilgisi olmaması beni küçük çapta bir bilirkişi haline getirdi. Hamile olmayanlar muhtemelen" başka işi mi yok acaba" deyip geçiyorken, bebek bekleyen ve bebeği olan arkadaşlarıma, 5 çocuk büyütmüş edasıyla bir şeyler anlatıp duruyor olmam gerçekten çok itici olmalı :)Allah'tan beni seviyorlar da, hoşgörüyorlar.
Sevgiliyken, ilk zamanlar 32 yaşımıza gelince bebek yaparız diyorken, zaman geçtikçe "2013'te yapsak da olur aslında" gibi cümleler benden sıkça duyulur oldu :) Çağrı, başlarda sessiz kalarak durumu idare etmeye çalışıyordu sanırım. Ama sonra eve kucak kucak kitaplarla dönüyor olmam ve blob blog gezip, gebelik günlüğü okuyor olmam onu biraz ürküttü. "Kendini bu kadar kaptırmasan diyorum" tarzı uyarılarla olayın önünü alamayacağını anlayınca, sessiz kalma stratejisine geri döndü. Ya da kendi halime bırakıp geçmesini beklemek istemiş de olabilir :)
Ama 2011 sonlarına doğru birden bire ivme kazanan gazımın elbetteki bir sebebi vardı: Birden bire aklıma gelen ve "Ben bunu nasıl unuttum?" dedirten sağlık sigortası konusu.
Kendi kendime 2013'te bebek yapmaya karar verdikten sonra aniden 2011 Aralık ayında olduğumuzu farketmem ve özel sağlık sigortasını 1 sene önceden başlatmam gerektiğinin aklıma gelmesi beni oldukça yoğun bir araştırmanın içine soktu. İnternetten sigorta şirketlerini incelemeler, bloglardan tavsiyeler okumalar, şirketlerle görüşmeler yapıp teklifler almalar, bu arada anlaşmalı oldukları hastaneleri incelemeler, e bari bloglara göz atmaya başlamışken biraz doğum hikayeleri okumalar...derken kendimi tam anlamıyla hamilelik moduna soktum erkenden :) Sonrası malum, 10 aydır bu moddayım. Hatta gebelik ve doğum konusunda o kadar çok okudum ki, artık bebek bakımı ve eğitimi konularına bile geçiş yaptım.
Bu arada tüm süreç sorunsuz geçmedi tabii. İlkbaharda büyükçe bir kiste sahip olduğum ortaya çıktı. Sonraki aylarda daha da büyüdü. Doktorum tekrar doğum kontrol hapına başlamazsam kistin geçmeyeceğini söyledi.
Direndim ve yeni bir doktora gitmeye başladım ve bir kaç ay sonra kist geldiği gibi kendiliğinden beni terketti :) Sonrasında en az 5 senedir muzdarip olduğum baş dönmesi ve baygınlık sorunumun büyük ihtimalle yapısal bir damar darlığından kaynaklandığı ve kafamın arkasındaki damarların beynime yüzde elli düşük debiyle kan pompaladığı ve bu nedenle sürekli kan inceltici kullanmam gerektiği ortaya çıktı.
Son gelişmeler beni biraz temkinli olmaya itti. İki hafta kadar hiç gebelik bloğu okumadım :)) Sonuçta Nöroloğum gebelikte bir sorun olmayacağını söyleyince, yeniden planlarıma geri döndüm. Hatta "Acaba Aralık değil de Kasım'da mı başlasak aşkımmm?" soruma tereddütlü bir "Evet" cevabı almayı bile başardım.
Devamı yakında.....

İLKE

24 Eylül 2012 Pazartesi

Ne yazsam, ne yazsam?

Henüz tam olarak nasıl bir blog hazırlayacağım kafamda netleşmiş değil. Her şeyden önce burası benim için, tarihe not düşebileceğim bir günlük olacak. Bunun yanında, bebişe hazırlık serüvenimi, sonrasında kısmet olursa bebişli hayatımızı, hayallerimizi, planlarımızı saklayabileceğimiz bir ajanda...En çok takip ettiğim bloglar anne çocuk, gebelik, yemek ve geziyle ilgili olduğuna göre, bu da hepsinin bir karışımı olacak sanırım.
O zaman işe koyulalım :)

İLKE

22 Eylül 2012 Cumartesi

Ben Geldim!

Merhaba!
Oldum olası kendini ifade edebilmekte zorluk çekmiş biri olarak, ben de blog yazmaya başlıyorum. Haydi hayırlı olsun!
Son bir kaç senedir takip ettiğim bloglar sayesinde, bu işe oldukça özendiğimi itiraf etmeliyim. Ancak tatminsizlik huyum ve maymun iştahlılığım, beni genelde uzun soluklu girişimlerden uzak tutmuştur.
Zira, el attığım hiç bir şeyi yeterince iyi yapıyorum gibi gelmemiştir ve çabalamaktansa veda etmeyi tercih etmişimdir :)
Biliyorum. Hayıflanıp üzülmek insanı uğraş sahibi yapmıyor ve ben kendime gelip en azından yapmak istediğim şeyler listesinden bir, iki tercih yapmazsam, hayat böyle sürük gidecek.
Eskiden beri bin bir çeşit ilgi alanı olan kişilere gıpta etmişimdir. Sıradan bir "Ne var ne yok?" sorusuna onlarca yanıt sığdırabilen insanlara cevaben, "Ben de bildiğin gibiyim, iş güç..." diye cevap vermek gerçekten çok sıkıcı :) Ancak yine de içimdeki ataleti yenmeye yeterli olduğunu söyleyemeyeceğim.
Üniversiteden beri, sezonluk depresyon dönemlerimde, elime bir ajanda alıp, kendime sosyal ve kültürel aktivite listeleri yaparım. Birşeyler planlıyor olmak insanda kısa süreli bir tatmin sağlıyor ne de olsa. Bir de sonu gelse!
Her sonbaharda anneme, arkadaşlarıma, kocama "Tiyatro, opera katalogları çıktı. Alalım da planlamaya başlayalım." ya da "Bu sezon bir, iki kursa gidicem. Kayıt zamanlarını kaçırmamalıyım" hatta " Eskiden ne güzel Lösev'e, Tegv'e gidiyorduk. Başlayalım tekrar. " tarzı tipik İlke cümleleri kurarken yakalıyorum kendimi. İtiraf etmeliyim ki, baya inanıyorum kendime her defasında.
Şu anda yine sonbaharda olduğumuzu belirtmeme gerek yok sanırım :)
Ajandalar doldu taşıyor, aktiviteler, kurs, gönüllü faaliyet programları yapıldı.Haydi bakalım!
En azından artık bir bloğum var. Güzel bir başlangıç değil mi?

İLKE

Sayfalar