16 Haziran 2014 Pazartesi

Son bir ay...

İşe geri dönmeme bir ay kaldı:(

Sadece 16 hafta izin kullanıp erkenden işe dönmediğim, en azından Deniz'in altı ayını tamamlamasını bekleyebildiğim için tabii ki çok mutluyum. Ama elimde değil, ne kadar yorulsam da, onu bırakıp işe gitme, bundan sonra günde sadece bir kaç saat görecek olma fikri beni çok mutsuz ediyor.
Herkes bir şekilde bebeğini bırakıp işe dönüyor, başta zor olsa da zamanla alışılır diye kendimi telkin etmeye çalışmak da işe yaramıyor. Keşke elimden bir şey gelebilseydi!

Son bir ayın anlamadan geçeceğini çok iyi biliyorum. Elimde de uzuuunca bir yapılacaklar listesi var. İşe dönüş öncesi alıştırma süreci, ek gıdaya geçiş, emekleme nedeniyle evi güvenli hale getirme hepsi aynı döneme denk geldi. Böylece kendimi yeniden yoğun bir araştırma, okuma, liste yapma sürecinin içinde buldum :)

BLW uygulayacağımız için çok fazla hazırlığa ihtiyaç olmayacak ek gıda sürecinde. Pürelerle, karışımlarla, kapkacaklarla uğraşmayacağız. Bu açıdan işim kolay. Ama ilk etapta ne yemeli, ne yememeli çalışmam lazım ki anneme net listeler bırakabileyim. İşin kötü yani, bu yöntemi uygulamaya bu kadar hevesli olmama rağmen muhtemelen çok fazla şahit olamayacağım hafta içleri. Çünkü sofrada saatlerce kalabilme ihtimaline karşı, bizim işten geldikten sonra onunla sadece bir saatimiz olacak. Sabahları da aynı şekilde. Sabahları belki birlikte başlarız sonra ananesiyle devam eder. Bir düzen öyle böyle oturacak.
Dün sabah babalar günü kahvaltısında Deniz'in eline ilk kez salatalık dilimi verdim. Baya dişleyip emdi :)
Yine de tam anlamıyla başlamadan önce kendi kendine dik oturabiliyor olmasını beklemek gerekiyor.



Neyse ki geçtiğimiz Cuma annemi bizim mahalleye taşıdık. Bir kaç günlük yerleşme, düzen kurma sürecinden sonra alıştırma çalışmalarına başlayacağız. Bu arada bırakacağım saatler için süt sağmaya başlamam gerekiyor.

Deniz emekleme çalışmalarına başladı:) Her gün, dizlerini ve kollarını eş zamanlı hareket ettirebilmek için tüm gücüyle uğraşıyor. Sanırım çok uzun sürmeyecek. Bu da gebelikten beri aklımızda olan ama sıranın gelemediği ev içi güvenlik meselesini tekrar gündemin tepesine taşıdı. Şimdi harıl harıl neler yapmak gerekiyor diye araştırıyorum. Ortalıkta emekleyen bir bebek olunca evin içinde her şey potansiyel tehlike olabilir. İyi çalışmak lazım.





Listem şimdilik şöyle:

Pencerelere sineklik takılacak, güvenlik pimleri kontrol edilecek.
Salonun şekli değişecek ve kitaplık daha az tehlike oluşturacak şekilde yerleştirilecek.
Dolaplar sabitlenecek.
Tırmanabileceği raflar kapatılacak.
Çekmece ve dolaplara bebek kilidi yapılacak.
Kapılara stoper takılacak.
Salona ve mutfağa bebek kapısı takılacak.
Çoklu priz ve kablolar ortadan kaldırılacak.
Prizler kapatılacak.

Ayrıca ortalıkta bırakacağımız şeyler konusunda da kendimizi eğitmemiz gerekiyor.

Görüşmek üzere

İLKE

11 Haziran 2014 Çarşamba

Deniz 5 Aylık

Merhaba

Geçtiğimiz hafta Deniz'in beşinci ayı bitti. Eski resimlerine bakıp, videolarını izleyince, kısa süre önce ne kadar minik olduğuna inanmakta zorlanıyorum. Artık o 8 kiloluk bir küçük adam :)

diş geliyor

Gündüz uykularında bir düzen oturtmuş gibi olsak da gece uyanmaları hala belirsiz. Bazen 3 bazen 7 kere kalkıyor. Gece beslenmeyi bırakana kadar çaresiz kaç kere isterse kalkacağız:)
Tatil öncesi, uyku saatini biraz ileriye kaydırmaya ne kadar uğraştıysam da başarılı olamamış, her akşam 7 gibi apar topar yatırmak zorunda kalmıştık. Tatilde uyku saati kendiliğinden planladığım gibi 8:30 civarına çekildi ve şimdi de aynı şekilde devam ediyoruz. Bu sayede işe başlayınca onunla daha fazla zaman geçirebiliyor olacağız. İlk bir saat içinde çoğunlukla birkaç defa ağlayarak uyanıyor ve sonrasında her 1.5-2.5 saatte bir emmek için kalkıyor. Aslında bu ayda her uyandığında emzirmem gerekmediğini biliyorum ancak birkaç defa emzirmeden uykuya döndürmeyi denediysem de başarısız olup uykusunu büsbütün açtım. Genellikle çok düşündüğüm şeyler bir süre sonra kendiliğinden düzene giriyor. O yüzden üzerinde çok fazla düşünmüyorum şimdilik. İşe başlayınca ne olacak yaşayıp göreceğiz :)

Havaların ısınmasıyla beraber, yaklaşık üç haftadır denizi kundaklamıyoruz. Sanırım doğru zamanda bırakmışız, şimdiye kadar fazladan bir uyanma sorunu yaşamadık. Artık uyku arkadaşına sarılıp uyuyor Deniz :)





Haftalar önce yüzüstü yatarken sırtüstüne dönmüştü. Ancak tersini yapmayı öğrendikten sonra ilkini tamamen bıraktı. Zaten şu an emekleme çalışmalarında olduğundan, bir süre sırtüstüne dönmeye ihtiyacı olmayacak gibi :) Yere koyup yanından ayrıldıktan bir kaç dakika sonra geri geldiğimde kendisini tam tersi istikamete giderken buluyorum. Yuvarlanması için serdiğim kocaman pikenin büyük bir kısmını kullanıyor artık.

artık en sevdiğimiz aktivite bu

Aylardır süren salyalar sonunda bir diş getirdi :) Son haftalarda salyalar ciddi anlamda artmıştı ve tatil dönüşü geceleri sık ve ağlayarak uyanmaya başlamıştı. Arada elimle yokluyor ama bir şey farketmiyordum. Dün aylık kontrol öncesinde elimi damağına sürdüğümde sivri bir şey hissettim ama göremedim. Doktor baktığında dişin patladığını müjdeledi :) Bundan sonrasını daha sıkıntısız atlatır umarım. Gördüğü her şeyi çılgınca ağzına sokmaya çalışıyor çünkü yavrum :)

Kusmalarda herhangi bir azalma yok ne yazık ki. Artık eskisine göre daha seyrek emmesine rağmen sürekli kusuyor. İshalin de sık olması, besin intoleransını akla getiriyor ancak teşhisi çok zor ve zahmetli olduğundan şimdilik dokunmuyoruz. Belki de sadece reflü. Neyse ki doğduğundan beri duruma o kadar alıştı ki, kusarken aynı anda gülebiliyor :)

İşe başlamama bir ay kaldı :( Annemin önümüzdeki günlerde mahalleye taşınmasıyla, biberon, bardak, süt sağma, bırakıp çıkma, alıştırma denemelerimiz hız kazanacak. Bakalım  neler olacak?

Sevgiler

İLKE

10 Haziran 2014 Salı

Tatil Dönüşü

Merhaba

Yine uzun bir ara vermişim istemeden. Gündüz uyuduğu 30-40 dakikalık süreçlerde ne yapacağımı şaşırdığım ve hatta öyle oturup telefona bakarken uyanıverdiği için yazmak mümkün olmuyor. Akşamları da bir şeylerle uğraşırken bir bakıyorum yatma zamanım gelmiş.

Cuma akşamı Bodrum tatilimizden döndük. Beklentilerimizi oldukça düşürmüş olduğumuz için ilk bebekli tatilimiz bize şok yaşatmadı. Kendimizi daha kötüsüne hazırlamışız sanırım. Havaların çok iyi olmayacağını hava tahminlerinden öğrenmiştik. Neyse ki sürekli yağış durumu olmadı. Genelde bulutlu ve bol rüzgarlı bir şekilde geçti tüm hafta. Havanın tam deniz havası olmamasından mı desem, Deniz'in plajda çok sıkılmasından mı, pek deniz moduna giremedik ikimiz de. Çağrı yine iyi kötü yüzdü sayılır. Ben toplamda iki kere beşer dakika girdim suya sadece. Suyun sıcaklığı çok iyi olmasına rağmen, plajda otururken bile rüzgar oldukça üşütüyordu. Bir de Çağrı açıkların yosunlu ve bulanık olduğunu müjdeleyince, pek de yüzme hevesim kalmadı.

Gidiş yolunda Deniz sorun çıkarmadı. Sabah sekiz uçağına binmek için evden çok erken çıktığımızdan dolayı, zaten oldukça yorgundu. Yolun büyük kısmında uyudu ve uyandığında da sakince durdu. Havaalanı-otel yolculuğu için transfer ayarlamıştım. Taksi ücretinin neredeyse yarısına, hem de Deniz'i bebek koltuğuna oturtarak rahat bir yolculuk yaptık. Tek sorun benim Deniz için ana kucağı istediğimizi belirtmeyi unutmam ve bir büyük boy bebek koltuğu gelmesiydi. Gerçi Deniz pek umursamadı ve yorgunluktan aşağıdaki gibi sızdı :)



İlk gün yerleşmekle, etrafı keşfetmekle ve Deniz'i uyutmaya çalışmakla geçti. Odaya erkenden kapanmamız gerekeceğini zaten biliyorduk. Neyse ki evde sızlanmaya başladığından daha geç bir saatte kadar oyalayabildik ve odaya sekiz buçuğa doğru döndük.
Rezervasyonumuz ilk dört gece için oda kahvaltı, son iki gece için de tam pansiyondu. Daha çok dışarıda gezip, yiyip içmeyi sevdiğimiz için yemek içeren konaklama şekillerini Çağrı da ben de sevmeyiz. Akşamları otelden çok uzaklaşmadan çevredeki restoranlarda yemeğimizi yiyip otele döndük. Gündüzleri Bitez'de yapacak bir şey olmadığından ve Deniz'i güneşte tutamayacağımızdan, genelde Bodrum'a indik.
Sanırım tatilin en güzel getirisi, Deniz'in pusette uyumaya iyi kötü alışması oldu. Tabii yine pusette saatlerce uyuyan diğer bebeklerle kendimizi karşılaştırmıyoruz :)



Beşinci günümüzde araba kiralayıp, civardaki en sakin en temiz koy olduğunu duyduğumuz Karaincir'e gitmek için yola çıktık. Vardığımız yerin hedefimizdeki yer olduğuna inanmak için bir kaç kişiye sormamız gerekti :) Normalde bir akvaryum gibi berrak ve sakin olduğu söylenen denizde adam boyu dalgalar vardı ve tesisler terkedilmiş gibiydi :)
Karaincir

Çaresiz rotayı değiştirip rüzgarsız bir yer aramaya başladık. Önce Gümüşlük'e gidip bir şeyler atıştırdık ve dolaştık. Sonra çay bahçesinde oturan bir teyzenin tavsiyesiyle Koyunbaba Koyu'na gitmeye karar verdik. Gerçekten de teyzenin önerisini dinlemekle iyi bir şey yapmışız. Bir siteye ait tesisi sadece yiyip içtiğimiz şeyleri ödeyerek kullanabildik.
Koyunbaba

Gümüşlük

Dönüş uçağımız Cuma 16.40'taydı. Çağrı'nın havaalanında çalışan kuzeni bizi öğlen otelden aldı ve Milas'taki evlerine götürdü. Orada yemek yiyip birlikte zaman geçirdikten sonra da alana bıraktı. Öğleden sonra bütün uykuları bölünmüş olduğundan iyice huysuzlaşan Deniz, dönüş yolunda da hiç uyumadı. Uçaktan da tam mesai saati çıkışı indiğimiz için yolculuğumuz iki buçuk saat sürdü ve Deniz yolun büyük bir kısmını ağlayarak geçirdi :(

Kaldığımız otelle ilgili bir şey yazmadığımı fark ettim :) Adrasan planımız zorunlu olarak iptal olunca, bu rezervasyonu apar topar yapmıştık. Bu nedenle beklentim yüksek değildi zaten. Tesis ve konum iyiydi. Odalar yeterliydi. Kahvaltı büfesi idare ederdi. Personel eğitimsiz ama iyi niyetliydi. Yüksek beklentiyle gitmediğimizden, hayal kırıklığına uğramadık.

Daha önce Çağrı'nın yaşgünü için Bodrum'a geldiğimizde, bütün tarihi ve turistik yerleri gezmiş ve yaptıklarımızı bu yazıda paylaşmıştım. Bu sefer tam tersine, oldukça plansız, araba kiraladığımız gün haricinde keşifsiz, bebekli tatile acemi olmanın getirdiği şaşkınlıkla sakin bir tatil yaptık. Bundan da keyif almakla birlikte, Deniz'le çıkacağımız gelecek tatillerin daha maceralı olmasını umuyoruz.

Bebekli tatil bavulu hakkında daha sonra yazacağım.

İLKE

Sayfalar