4 Eylül 2014 Perşembe

Çalışan annenin hayatla imtahanı...

Hiç bir şeye yetişemiyorum...Daha doğrusu yetişebildiğim kadarını yapıyorum ve geri kalan herşeyi askıya almış durumdayım. Deniz'in yaptıklarını, ilklerini, yediklerini, BLW'yi, tecrübelerimizi, herşeyi yazmak istiyorum ama zaman bulamıyorum.
Daha spontan paylaşımlar yapılabildiği için, özellikle instagramı yoğun kullanıyorum ama bloğa yazacaklarımın listesi uzayıp gidiyor.
Çalışmaya başlayalı bir buçuk ayı geçti. Denizin gece uykuları hala düzensiz ve sayısız kere uyanıyoruz. İşe başladığımdan mıdır, ardı ardına gelen dişlerden midir, yoksa büyüme atağından mı bilinmez, geceleri siz diyin 8 ben diyim 10 kere kalkıyor. Sabaha karşı son uyandığı ve tekrar uykuya dalabildiği saate göre, yataktan kalkışımız 6 ve 7 arası. Sabahları, vicdanım daha az sızlayarak, kendimi iyi hissederek işe gidebilmem için 6'da kalkıyor olmamız gerekiyor. Biraz oyun oynayıp, kahvaltı hazırlıyor, Deniz'le birlikte kahvaltı ediyor, onu hızlıca yıkıyor, giydiriyor, emziriyor ve çıkıyoruz. Ama kalkış saati 6 buçuk ve sonrasına kaydı mı, ya kahvaltıyı ya da oyun oynamayı unutmamız gerekiyor ki, bu da beni kötü hissettiriyor. "Annelik = vicdan azabı" derler ya doğruymuş. İnsan, birlikte yapabildiği şeylere sevinmek yerine, yetemediklerine dertlenip duruyormuş.
Akşamları Deniz uyuduktan sonra -ki saat neredeyse dokuza geliyor-, blog yazmak, ortalığı toplayıp birşeyler pişirmek, Çağrı'yla zaman geçirmek, oturup internette birşeyler okumak ve uyumak arasında kalıp, genellikle yorgunluğa yenilip, telefonda boş boş bir kaç şey karıştırıp uyumaya gidiyorum. Hemen hemen her akşamım aynı verimsizlikte geçiyor.
"Bu da bir dönem, önünde sonunda herşey yoluna girer" deyip, saatin 11 olmasını farketmenin dehşetiyle yatağıma giderim:)

Sevgiler

İLKE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar