26 Temmuz 2014 Cumartesi

İşe Dönüş...

Yedi aydır, gelmesin diye günlerin geçmesini istemediğim tarih sonunda geldi. Geçen Pazartesi'den beri işe gidiyorum.
İlk hafta benim için çok zor geçti. Günlük rutinimize o kadar alışmışım ki, çok zor geldi ondan ayrı kalacak olmak. Konuştuğum istisnasız herkes, bir iki haftaya alışacağımı, iş hayatının bana iyi geleceğini, bebekten ayrı bir hayatın da varlığını hatırlamam gerektiğini söyledi durdu. İnsanlara kısmen hak vermekle birlikte, anneler ve bebeklerin bu kadar saat ayrı kalmalarının doğanın işleyişine aykırı olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bebeğimiz biberondan süt içerken, bizim ofis köşelerinde şişelere süt sağıp, buzlara sarıp eve getiriyor olmamız çok doğal gelmiyor. Uyanık halde Deniz'i günde en fazla üç saat görebiliyorum. Önceden her yeni hareketini, mimiğini, çıkardığı sesi, ezbere bilirken, şimdi bütün bir gününü kaçırıyorum. Şimdiye kadar ilk kez yaptığı herşeyi ben görürken, bundan sonra çoğu muhtemelen anneme denk gelecek. Düşündükçe, içimdeki isyan büyüyor. Elimde değil.

Öte yandan, Deniz zaten ananesine son zamanlarda iyice alışmış olduğundan sıkıntı çekmedi. Sadece uyku zamanlarında, emerek uyumaya alışkın olduğundan biraz ağlamış ilk günler. Ama şimdi biberonla süt içerek uyumaya alışmış. Bebeklerin değişikliklere daha kolay uyum sağladıklarını söyleyenler haklıymış. "Biberon alır mı?", "Emerek uyuyor, işe gidince nasıl olacak" diye endişelenirken, Deniz bir şekilde kendini duruma adapte etti. Tabii ki Deniz büyüdükçe durum değişebilir. Özellikle sekiz ay civarı annenin yokluğundan daha fazla etkilenip ağladıkları söyleniyor. Yaşayıp göreceğiz!

Zaten anne olarak geçirdiğim bu altı buçuk ay, kafama taktığım çoğu şeyin bir süre sonra kendi kendinerayına girdiğini öğretti bana. Bu nedenle artık uyku meselesiyle ilgili de kafamı karıştırmıyorum:)

İşe başlamadan önce, birlikte geçireceğimiz koca bir günümüz varken, herşeyin yavaş ve sakin olmasına özen gösteriyordum. Şimdi bize kalan uyanık 3, 3.5 saatlik zamanda hiçbir şeye yetişemiyoruz. Uyanmamızdan evden çıkana kadar geçen süre şu şekilde geçiyor: erken kalkıp biraz oyun oynama, kahvaltı hazırlayıp, bu dar zamanda Deniz'in kendi kendine yeme deneyimini izleme (muhteşem oluyor), apar topar Deniz'i yıkama, emzirme, yıkayıp kurutulmuş süt şişelerini hazırlayıp, buz aküleriyle beraber çantaya koyma, hızla giyinip evden çıkma. Akşamları da benzer şekilde koşturmayla geçiyor.
Yaz başında 7:00 olan uyku saatini bir şekilde 8:30'a kadar ötelemeyi başardık en azından.

Dediğim gibi, en çok kafaya takılan şeyler genelde en kolay çözülenler oluyor. Biz de bir şekilde ritmimizi yakalayacağız aile olarak. Kısa zamanlara daha anlamlı paylaşımlar sığdırmaya alışacağız.
Ama "Keşke kendim bakabilseydim" düşüncesi, hep orada olacak.

Sevgiler...

İLKE

ilk iş günü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar